Stalin’in Büyük Terörünün arifesinde 15'ler Hatırası
15'ler Hatırası, Mete Tunçay, İstanbul, Sosyal Tarih Yayınları, Mart 2020, 120 sayfa.
Türkiye Sosyal Tarih Araştırmalar Vakfı'nın (TÜSTAV), Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) -daha doğrusu kurulduğu zamanki adıyla Fırkası'nın- kuruluşunun 100'üncü yıldönümü vesilesiyle hazırladığı özel yayın programı kapsamında yayımladığı kitap ve broşürlerden biri de 15'ler Hatırası'ydı.
15'ler Hatırası, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının 1921 yılının 28 Ocak'ını 29'una bağlayan gece Trabzon açıklarında boğularak vahşice öldürülmelerinin 15'inci yıl dönümünde, yani 1936 yılında Sovyetler Birliği'nde yayımlanmış bir broşür.
Broşüre yazdığı sunuş yazısında Erden Akbulut, 15'ler Hatırası'nın Türkiye'de yayımlanmasının öyküsünü anlatırken özetle şunları söylüyor:
- 15'ler Hatırası broşürünü tarihçi Mete Tunçay, Moskova'daki Lenin Kütüphanesi'nde keşfetmiş ve Türkiye'de Sol Akımlar: 1925-1936 adlı kitabının ikinci cildinde yayımlamış. [*]
- Daha sonra Tunçay'ın verdiği kartoteks bilgisi üzerinden tarihçi Mehmet Perinçek, broşürün aslına ulaşmış ve bir kopyasını TÜSTAV'a göndermiş.
- Araştırmacı Arsen Avagyan ise TKP'nin önemli isimlerinden Salih Zeki ile ilgili kitapçığının üzerinde çalışırken, broşürün kimi farklılıklar taşıyan Rusçasının yanı sıra Türkçesinde yer almamış S. Zeki'nin iki makalesini ve S. Yılmaz'ın bir şiirini bulmuş ve TÜSTAV'a ulaştırmış. [**]
15'ler Hatırası'nda yer alan yazılardan bazıları, 1923'te "Onbeşler Cinayeti"nin ikinci yıl dönümünde Sovyetler Birliği'nde yayımlanmış bir başka broşürden [***] alınmış ya da 1920'li yılların başlarında çeşitli yayın organlarında yayımlanmış metinlerden oluşuyor. Ancak broşürün büyük kısmını bizzat 15'ler Hatırası için kaleme alınmış olan özgün yazılar oluşturuyor.
Bu son grubu ve broşürün omurgasını oluşturan yazılar, TKP'nin tarihinin, birçok yönden dünya sosyalist hareketinde yaşanan Stalinist yozlaşma süreciyle doğrudan bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor.
Sovyetler Birliği'nde Stalinist bürokrasinin iktidarı işçi sınıfından gasp edip kendi hâkimiyetini kurması, Trotskiy başta olmak üzere bürokratik yozlaşmaya karşı işçi demokrasisini ve dünya devrimini savunan devrimci Marksistlerin tasfiyesi ve Stalin'in "tek ülkede sosyalizm" politikasının benimsenmesiyle el ele Rus milliyetçiliğinin yükseltilmesi, dünyadaki tüm komünist partiler gibi TKP'yi de derinden etkilemiştir.
Bu etkileri, 15'ler Hatırası'ndaki yazıların söylediklerinde olduğu kadar suskunluklarında da görebiliyoruz.
Broşürde, TKP’nin Stalinizmin SSCB'de ve dünya komünist hareketinde sebep olduğu yozlaşmadan nasibini almış olduğunun en bariz belirtisi, 15’ler Hatırası için bizzat kaleme alınmış olan yazılarda Stalin'in, Lenin ile birlikte Ekim Devrimi'nin ve dünya komünist hareketinin en büyük iki önderinden biriymiş gibi anılmasıdır:
“Bütün ezilen milletlerin kurtuluş bayrağını omzunda taşıyan rus proletaryası Lenin’in ve Stalinin önderliği altında yaptığı bu mücadelede diğer memleket proleterleri için kahramanlığın en iyi numunesini, çarpışmanın en iyi usullerini veriyor ve kurtuluş için en doğru yolu gösteriyordu.” (s. 49-50).
“O devirde Lenin-Stalin diğer memleketlerde olduğu gibi Türkiye için de mevcut vaziyetin, inkilab hareketlerinin ileri sürdüğü şerait neticesinde böyle bir Komünist Partisinin teşekkülünde lazım olan rehberliği ve teshilâtı gösterdiler.” (s. 52-53).
“Subhi Teşrini evvel inkilâbında evvelki tenvir ve faaliyetlerini inkilâbın ona temin ettiği en iyi şartlar içerisinde Lenin ve Stalin ve onların Bolşevik partisinin rehberliği altında daha ziyade inkişaf edip derinleştirdi.” (s. 55).
“Rus proletaryası ve onun Bolşevik partisi Leninin-Stalinin önderliği altında 1917 senesinin teşrini evvel ayında hakimiyeti eline almıştı.” (s. 65).
1936 yılı, Sovyetler Birliği'nde "Büyük Terör" olarak bilinen dönemin (1936-1938) başlangıcıdır. Suphi ve yoldaşlarının katledilmeleri ocak ayında gerçekleştiği için broşürün yazılarının, teknik hazırlıklarının ve basımının tamamlanması Stalin’in "Büyük Terör"ün uygulamaya konmasının hemen öncesine denk gelmiştir. Aksi halde, bizzat bu broşür için kaleme alınmış olan yazılarda hem daha fazla sayıda ve daha abartılı Stalin övgülerine hem de göstermelik duruşmalarda yargılanan Bolşevik Partisi'nin önderlerine ve özellikle Trotskiy'e saldıran ve hakaret eden kaba ve çirkin ifadelere rastlamamız kaçınılmaz olurdu.
Yine de broşürde, Nâzım Hikmet'in de aktif ve öncü olarak içinde yer aldığı ve Stalinizme sadık olmakla birlikte TKP önderliğinin burjuvaziyle ittifak çizgisini daha fazla içine sindiremeyip eleştiren “muhalif TKP” kanadının, Stalinist tarzdaki saldırı ve iftiralardan payını almaktan kurtulamadığını görüyoruz. İnkilâbın İlk Kurbanları başlığını taşıyan Cahit imzalı yazıda şöyle deniyor:
“Partimiz kendi saflarında baş veren oportünist temayüllerle, polisin ajanı olan muhalefetle amansız mücadele ederek, sınıf mücadelemize engel olan her türlü ve satılmış unsurlardan kendisini temizledi.” (s. 62-63).
"Polis ajanları" ve "satılmış unsurların" oluşturduğu listenin en başında ise, bu yazıda adı açıkça belirtilmiyor olmakla birlikte, Nâzım Hikmet vardı hiç kuşkusuz. Dünya devriminin partisi olmaktan çıkmış ve Stalinist bürokrasinin maddi ayrıcalıklarını korumak ve geliştirmek için kendi dış politika aygıtı olarak kullandığı Komintern [III. (Komünist) Enternasyonal], "muhalif TKP"yi ve bu arada Nâzım Hikmet'i de Trotskist olmakla ve ihanetle suçlayan kararlar yayınladı.
15'ler Hatırası'nda Lenin ve Ekim devrimine önderlik eden kuşağın bütün Marksistleri için proletaryanın mücadelesinin vazgeçilmez amacı olan dünya devrimi kavramından hiç söz edilmiyor olması da dikkat çekicidir. Yukarıda broşürde yer alan yazılarda söylenenler kadar söylenmeyenlerin de önemli olduğunu belirtmiştik. Bu bağlamda böyle bir yayında dünya devriminden bir kez olsun söz edilmiyor olmasını basit bir unutkanlık olarak görmek mümkün değil elbette. [****] 15’ler Hatırası’nın yayımlandığı 1936 yılına gelindiğinde Stalinist bürokrasi Marksizmin dünya devrimi programının, başka bir şekilde söylendiğinde proletarya enternasyonalizmin yerine “tek ülkede sosyalizm” safsatasını ve milli komünizm yaklaşımını dünya arenasında bir dogma düzeyine çoktan yükseltmişti. Dolayısıyla, TKP de bu tarihte dünya devrimini sözlüğünden çıkarıp atmıştı.
Oysa TKP, 1920 yılında kesin biçimde dünya devrimini hedefleyen bir parti olarak kurulmuştu. Örneğin, Mustafa Suphi, Komintern'in Birinci Kongresi'nde yaptığı konuşmada şöyle diyordu:
“Coğrafi konumu nedeniyle Asya ile Avrupa’yı birleştiren Türkiye, kapitalizmin doğrudan zulmü altında kalmış ve bu, gelecek dünya devrim hareketinde şerefli bir görev yükümlenmesini kaçınılmaz kılmıştır. Türk proletaryasının bütün gücüyle dünya sosyalist devriminin savunusuna ve gelişimine katılacağı güvenci içerisindeyiz.” [*****]
Parti programının "Esaslar" bölümünün 5'inci maddesi şöyle demekteydi: "Sınıf mücadelesi ile özetlenebilecek olan işçi ve köylü devrimci hareketinin temel niteliği, bu hareketin toplumsal ve uluslararası olmasıdır." 8'inci madde ise bunun devrim ve komünizmin inşası bakımından sonuçlarını çıkarıyordu: "Sosyal devrim gibi, devrimin burjuvaziye üstünlük ve zaferinden çıkan komünizm uygulaması da dünya çapında bir niteliğe sahiptir." [******]
Akbulut'un sunuş yazısını bitirirken belirttiği gibi TÜSTAV, broşürün sonuna Cemil Seydahmedov'un Suphi'nin Örgütünün Faaliyetleri başlıklı makalesini eklemiş. Bu makaleyi 15'ler Hatırası'nda yer alan diğer yazılardan ayıran çok önemli bir fark var. Suphi ve yoldaşlarının katledilmelerinden sonra TKP'nin durumunu ele alan yazıların tamamında bu önemli kayba rağmen Parti'nin ayakta kaldığı, güçlenmeye ve mücadele etmeye devam ettiği vurgulanırken, Seydahmedov, "Suphi'nin başsız kalan komünist partisi kısa bir süre sonra dağıldı" diye yazıyor. Seydahmedov bununla da yetinmiyor ve ekliyor: "Suphi ve yoldaşlarının öldürülmeleri onların kurdukları komünist partinin dağılmasını hızlandırmış, ancak bu dağılışın temel nedeni olmamıştır." (s. 119). Çok açık ki, yazar Suphi’nin önderliğindeki TKP'nin ciddi ve kaçınılması mümkün olmayan zaaflardan mustarip olduğunu düşünüyor.
Seydahmedov bu ölümcül zaafları, Suphi’nin TKP’sinin Stalinizmin hortlattığı ve dünya ölçeğinde yaygınlaştırdığı eski Menşevik “aşamalı devrim” anlayışını benimsememiş olmasına bağlıyor:
“Türkiye devriminin en önemli sorunu feodalizmin kalıntılarının yok edilmesiydi (…)
“Kongre parti programı için tezler hazırladı. Ancak tezlerin bir dizi önemli eksiği bulunmaktaydı. Bu eksikliklerin en önemlilerinden biri burjuva-demokratik devrimin görevlerini net bir biçimde saptamamış olmasıydı.” (s. 112-113).
Öte yandan Seydahmedov dahil, broşüre katkı vermiş olan yazarların hiçbirinin öngöremediği şey ise çok kısa bir süre sonra Stalinist Komintern önderliğinin Türkiye'de burjuvaziyle ittifak politikasını TKP'yi açıkça tasfiye etmeye kadar götüreceğiydi. Bir yıl sonra, 1937'de Komintern'in talimatları ile tarihe "desantralizasyon" (merkezden uzaklaşma) ya da "separat" (ayrı durma) olarak geçen bir karar verilecekti. Bu kararın sonucunda TKP'nin örgütsel yapısı dağıtılacak ve kadroları CHP'ye yakın yapılar içinde çalışmaya yöneltilecekti. Stalinizm, bir yıl sonra Türkiye'deki TKP'yi dağıtırken İspanya'da da devrime ihanetini doruk noktasına çıkaracak ve burjuvaziyle "halk cephesi" oluşturup devrimci grupları silahsızlandıracaktı.
Bitirirken, 15’ler Hatırası broşüründen yola çıkarak belirtmek istediğim son bir husus daha var. Broşürdeki yazılar 1930’lu yılların ortalarında TKP’nin siyasal ve örgütsel gücünün neredeyse yok denecek kadar az olduğu bir dönemde, önder kadrolarının ideolojik-teorik formasyonlarının da acınacak ölçüde zayıf olduğunu bütün açıklığıyla gözler önüne seriyor.
[*] Mete Tunçay, Türkiye’de Sol Akımlar: 1925-1936, 2. Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2009, s. 618-635.
[**] Arsen Avagyan, Karanlıkta Kalmış Bir Eylemci: İttihatçı Komünist Salih Zeki (Kuşarkov), Sosyal Tarih Yayınları, İstanbul, 2020.
[***] 28-29 Kânûnisânî 1921: Karadeniz kıyılarında parçalanan Mustafâ Subhî ve yoldaşlarının ikinci yıldönümleri (1923), TÜSTAV, İstanbul, 2004.
[****] Broşürün kapağının üst kısmında yer alan “Bütün memleketler proleterleri birleşiniz!” sloganı bunun istisnasıdır. Ancak bu slogan Stalinist örgüt ve partiler enternasyonalizme sırtlarını tamamen döndükleri zaman bile bir ölü kabuk gibi yayın organlarının kapaklarında yer almaya devam etmiştir. Örneğin, bugün faşist partilerle milliyetçilik ve şovenizm yarıştıran Vatan Partisi’nin teorik yayın organının kapağında bile hâlâ bu sloganın bir versiyonu yer almaktadır.
[*****] Founding the Communist International: Proceedings and Documents of the First Congress, March 1919 (The Communist International in Lenin's Time), Editör: John Riddell, Pathfinder Press, New York, 1987, s. 294.
[******] TKP Programında dünya devriminin sahip olduğu merkezi öneme ilişkin başka örnekler de vermek mümkün. Ancak yazının odağını kaydırmamak için burada durmamız gerekiyor. TKP’nin Birinci Kongresi’nde benimsediği program, tüzük ve politik çizginin kapsamlı bir değerlendirmesi kendi başına başka ve son derece kapsamlı bir yazının konusu olabilir ancak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder