04 Mart 2025

Magnitogorsk Demir Çelik Üretim Kompleksi: Sovyet sanayiinin yapısal sorunlarının bir mikrokozmosu

Sovyetler Birliği'nin sanayileşme hamlesinin sembolik yapılarından biri olan Magnitogorsk Demir Çelik Üretim Kompleksi, 1929’da ağırlıklı olarak “özel yerleşimci” adı altında köle emeği kullanılarak inşa edilmeye başlandıktan sonra, Stalinist rejim tarafından ülkenin teknolojik ve endüstriyel kalkınmasının öncülerinden biri olarak ilan edilmişti. Ural Dağları'nın eteklerinde, zengin demir cevheri yataklarına yakın bir konumda kurulan ve 1932’de üretime başlayan [*] bu devasa tesis ile onun etrafında inşa edilen şehir, yalnızca bir demir-çelik fabrikası değil, aynı zamanda Sovyet endüstriyel sisteminin tüm çelişkilerini ve sorunlarını yansıtan bir mikrokozmostu.

1980'lerin sonuna gelindiğinde, Magnitogorsk 438 bin nüfuslu bir endüstriyel şehir haline gelmiş ve yılda yaklaşık 16 milyon ton çelik üreten, dünyanın en büyük çelik kompleksi olarak öne çıkmıştı. Ancak bu görkemli üretim rakamlarının ardında ciddi sosyal, ekonomik ve çevresel sorunlar yatıyordu.

Şehirde şiddetli bir konut sıkıntısı yaşanıyor, yetersiz altyapı ve nüfusun büyük bir kısmının asgari geçim standartlarının ötesine geçememesi, Magnitogorsk'un karanlık yüzünü oluşturuyordu. Ayrıca, Sovyet sanayi ve tarımsal üretiminin ülkenin birçok bölgesinde yol açtığı çevresel tahribat, Magnitogorsk'ta da kendini gösteriyordu. Çevre koruma önlemlerinin yetersizliği nedeniyle çelik üretiminin neden olduğu ağır ekolojik kirlilik, su kaynaklarını zehirlemenin yanı sıra şehirde yaşayanları akciğer ve solunum yolu hastalıklarıyla boğuşmak zorunda bırakıyordu.

Magnitogorsk'tan bir görüntü (1959)
Magnitogorsk'un manşet üretim rakamları etkileyici görünse de bu rakamların ardındaki gerçekler hiç de parlak değildi. Örneğin, yıllık 16 milyon tonluk üretimin ne kadarının fabrikanın kendi kusurlu çeliğinin üretim sürecinde geri dönüştürülmesiyle elde edildiği bugün bile tam olarak bilinmiyor. Üretilen çeliğin kalitesi, çoğu zaman Sovyet planlamacılarının belirlediği asgari standartların bile altında kalıyordu. Dünya piyasası standartlarıyla kıyaslandığında ise rekabet edebilir olmaktan çok uzaktı.

Öte yandan, bürokratik Stalinist rejimde nicelik her zaman niteliğin önünde geliyordu. Bu nedenle, kusurlu (yani, kullanım değeri düşük) çelik üretimi devam ediyor ve bu çelik, makine imalat sanayiinde kusurlu, hatta kimi zaman tamamen işlevsiz makineler üretmek üzere kullanılıyordu. Üstelik, bu makinelerin bir kısmı da daha fazla kullanım değeri düşük çelik üretmek üzere üretim sürecine sokuluyordu. Böylece, Sovyet endüstrisinin en belirgin özelliklerinden biri olan, etkinlikten yoksun bir kısır döngü ortaya çıkıyordu. Stalinist Sovyet sisteminde birçok sanayi işletmesi "negatif katma değer" yaratıyordu; yani, üretim sürecine giren girdilerin kullanım değeri, üretilen çıktıların kullanım değerinden daha fazlaydı.

Magnitogorsk'ta emek üretkenliği çok düşüktü. Yılda 16 milyon ton (düşük kaliteli) çelik üretmek için 60.000'den fazla işçi çalıştıran kompleks, gelişmiş kapitalist ülkelerdeki benzer tesislerle kıyaslandığında son derece verimsizdi. Örneğin, 1980'lerin sonlarında ABD'nin en modern ve entegre çelik fabrikası olan Indiana, Gary'deki USX tesisi, yılda yaklaşık 8 milyon ton (yüksek kaliteli) çelik üretmek için yalnızca 7.000 işçi istihdam ediyordu.

Magnitogorsk'taki düşük emek üretkenliği, yalnızca teknolojik gerilik ve yetersiz sermaye yatırımlarından kaynaklanmıyordu. Fabrika, büyük bir işgücünü yalnızca üretimde değil, aynı zamanda sürekli arızalanan makinelerin onarımı, üretim tesislerinin işler durumda tutulması ve yeni ekipman üretimi için de kullanmak zorundaydı.

Ayrıca, Sovyet sanayiinin tipik özelliklerinden biri olan bürokratik "fırtına" (storming) stratejisi, emek üretkenliğinin düşük olmasının bir diğer nedeniydi. Geleneksel olarak, her üretim döneminin sonunda, planlanan hedeflere ulaşmak için işçiler yoğun bir tempoda çalışmaya zorlanıyordu. İşletme yöneticileri, bürokratik işleyişin bir sonucu olan bu "fırtına" dönemlerinin gerekliliklerini karşılayabilmek için, gerçekte ihtiyaç duyduklarından çok daha fazla sayıda işçi istihdam ediyordu.

Trotskiy, birçok eserinde ve özellikle 1936'da yayımlanan İhanete Uğrayan Devrim adlı kitabında, Sovyet ekonomisinin temel açmazlarından birinin kronikleşmiş düşük emek üretkenliği ve kalite sorunları (yaratılan kullanım değerlerinin düşüklüğü) olduğunu vurgular. Ayrıca, Stalinist bürokrasinin bu sorunları çözme kapasitesine sahip olmadığına işaret eder:

"Bürokratik bir komuta altında, gerçek maliyetinin üç katına mal olsa bile, hazır bir Batılı modeli esas alarak devasa fabrikalar inşa etmek mümkündür. Ancak bu yolda ne kadar ileri gidilirse, ekonomi o kadar büyük bir kalite sorunuyla karşı karşıya kalır—ve kalite, bir gölge gibi bürokrasinin elinden kayıp gider. Sovyet ürünleri, adeta kayıtsızlığın kurşuni damgasını taşır üzerinde. Kamulaştırılmış bir ekonomide kalite, üreticiler ve tüketiciler için demokrasi, eleştiri özgürlüğü ve inisiyatif gerektirir—ancak bunların tümü, korku, yalan ve dalkavukluk üzerine kurulu bir totaliter rejimle bağdaşmaz." (Leon Trotsky, The Revolution Betrayed: What Is the Soviet Union and Where Is It Going?, Labor Publications, Detroit, 1991, s. 235).

[*] Fabrikanın inşası sırasında iş birliği yapılan Amerikalı şirketin danışmanları, tesislerin henüz kullanıma hazır olmadığı konusunda uyarılarda bulundukları halde, Magnitogorsk’taki fırınlar bürokratik bir acelecilik içinde 1932’de faaliyete geçirildi ve ilk erimiş pik demir akışı sağlandı. Üretime başlanmış olması Kremlin’i memnun etmiş olsa da tesis sadece birkaç gün sonra fırınlarda ciddi onarımlara ihtiyaç duyulması nedeniyle üretimi durdurmak zorunda kaldı. Kompleks, çelik üretimine ancak 1933 yılına gelindiğinde yeniden ve gerçek anlamda başlayabildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder