Magnitogorsk Demir Çelik Üretim Kompleksi: Sovyet sanayiinin yapısal sorunlarının bir mikrokozmosu
Sovyetler
Birliği'nin sanayileşme hamlesinin sembolik yapılarından biri olan Magnitogorsk
Demir Çelik Üretim Kompleksi, 1929’da ağırlıklı olarak “özel yerleşimci” adı
altında köle emeği kullanılarak inşa edilmeye başlandıktan sonra, Stalinist
rejim tarafından ülkenin teknolojik ve endüstriyel kalkınmasının öncülerinden
biri olarak ilan edilmişti. Ural Dağları'nın eteklerinde, zengin demir cevheri
yataklarına yakın bir konumda kurulan ve 1932’de üretime başlayan [*] bu devasa
tesis ile onun etrafında inşa edilen şehir, yalnızca bir demir-çelik fabrikası
değil, aynı zamanda Sovyet endüstriyel sisteminin tüm çelişkilerini ve
sorunlarını yansıtan bir mikrokozmostu.
1980'lerin sonuna
gelindiğinde, Magnitogorsk 438 bin nüfuslu bir endüstriyel şehir haline gelmiş
ve yılda yaklaşık 16 milyon ton çelik üreten, dünyanın en büyük çelik kompleksi
olarak öne çıkmıştı. Ancak bu görkemli üretim rakamlarının ardında ciddi sosyal,
ekonomik ve çevresel sorunlar yatıyordu.
Şehirde şiddetli bir konut sıkıntısı yaşanıyor, yetersiz altyapı ve nüfusun büyük bir kısmının asgari geçim standartlarının ötesine geçememesi, Magnitogorsk'un karanlık yüzünü oluşturuyordu. Ayrıca, Sovyet sanayi ve tarımsal üretiminin ülkenin birçok bölgesinde yol açtığı çevresel tahribat, Magnitogorsk'ta da kendini gösteriyordu. Çevre koruma önlemlerinin yetersizliği nedeniyle çelik üretiminin neden olduğu ağır ekolojik kirlilik, su kaynaklarını zehirlemenin yanı sıra şehirde yaşayanları akciğer ve solunum yolu hastalıklarıyla boğuşmak zorunda bırakıyordu.
![]() |
Magnitogorsk'tan bir görüntü (1959) |
Öte yandan,
bürokratik Stalinist rejimde nicelik her zaman niteliğin önünde geliyordu. Bu
nedenle, kusurlu (yani, kullanım değeri düşük) çelik üretimi devam ediyor ve bu
çelik, makine imalat sanayiinde kusurlu, hatta kimi zaman tamamen işlevsiz
makineler üretmek üzere kullanılıyordu. Üstelik, bu makinelerin bir kısmı da
daha fazla kullanım değeri düşük çelik üretmek üzere üretim sürecine sokuluyordu.
Böylece, Sovyet endüstrisinin en belirgin özelliklerinden biri olan,
etkinlikten yoksun bir kısır döngü ortaya çıkıyordu. Stalinist Sovyet
sisteminde birçok sanayi işletmesi "negatif katma değer" yaratıyordu;
yani, üretim sürecine giren girdilerin kullanım değeri, üretilen çıktıların
kullanım değerinden daha fazlaydı.
Magnitogorsk'ta
emek üretkenliği çok düşüktü. Yılda 16 milyon ton (düşük kaliteli) çelik
üretmek için 60.000'den fazla işçi çalıştıran kompleks, gelişmiş kapitalist
ülkelerdeki benzer tesislerle kıyaslandığında son derece verimsizdi. Örneğin,
1980'lerin sonlarında ABD'nin en modern ve entegre çelik fabrikası olan
Indiana, Gary'deki USX tesisi, yılda yaklaşık 8 milyon ton (yüksek kaliteli) çelik
üretmek için yalnızca 7.000 işçi istihdam ediyordu.
Magnitogorsk'taki
düşük emek üretkenliği, yalnızca teknolojik gerilik ve yetersiz sermaye yatırımlarından
kaynaklanmıyordu. Fabrika, büyük bir işgücünü yalnızca üretimde değil, aynı
zamanda sürekli arızalanan makinelerin onarımı, üretim tesislerinin işler
durumda tutulması ve yeni ekipman üretimi için de kullanmak zorundaydı.
Ayrıca, Sovyet
sanayiinin tipik özelliklerinden biri olan bürokratik "fırtına"
(storming) stratejisi, emek üretkenliğinin düşük olmasının bir diğer nedeniydi.
Geleneksel olarak, her üretim döneminin sonunda, planlanan hedeflere ulaşmak
için işçiler yoğun bir tempoda çalışmaya zorlanıyordu. İşletme yöneticileri, bürokratik
işleyişin bir sonucu olan bu "fırtına" dönemlerinin gerekliliklerini
karşılayabilmek için, gerçekte ihtiyaç duyduklarından çok daha fazla sayıda
işçi istihdam ediyordu.
Trotskiy, birçok
eserinde ve özellikle 1936'da yayımlanan İhanete Uğrayan Devrim adlı
kitabında, Sovyet ekonomisinin temel açmazlarından birinin kronikleşmiş düşük
emek üretkenliği ve kalite sorunları (yaratılan kullanım değerlerinin
düşüklüğü) olduğunu vurgular. Ayrıca, Stalinist bürokrasinin bu sorunları çözme
kapasitesine sahip olmadığına işaret eder:
"Bürokratik
bir komuta altında, gerçek maliyetinin üç katına mal olsa bile, hazır bir
Batılı modeli esas alarak devasa fabrikalar inşa etmek mümkündür. Ancak bu
yolda ne kadar ileri gidilirse, ekonomi o kadar büyük bir kalite sorunuyla
karşı karşıya kalır—ve kalite, bir gölge gibi bürokrasinin elinden kayıp gider.
Sovyet ürünleri, adeta kayıtsızlığın kurşuni damgasını taşır üzerinde.
Kamulaştırılmış bir ekonomide kalite, üreticiler ve tüketiciler için demokrasi,
eleştiri özgürlüğü ve inisiyatif gerektirir—ancak bunların tümü, korku, yalan
ve dalkavukluk üzerine kurulu bir totaliter rejimle bağdaşmaz." (Leon
Trotsky, The Revolution Betrayed: What Is the Soviet Union and Where Is It
Going?, Labor Publications, Detroit, 1991, s. 235).
[*] Fabrikanın
inşası sırasında iş birliği yapılan Amerikalı şirketin danışmanları, tesislerin
henüz kullanıma hazır olmadığı konusunda uyarılarda bulundukları halde,
Magnitogorsk’taki fırınlar bürokratik bir acelecilik içinde 1932’de faaliyete
geçirildi ve ilk erimiş pik demir akışı sağlandı. Üretime başlanmış olması
Kremlin’i memnun etmiş olsa da tesis sadece birkaç gün sonra fırınlarda ciddi
onarımlara ihtiyaç duyulması nedeniyle üretimi durdurmak zorunda kaldı.
Kompleks, çelik üretimine ancak 1933 yılına gelindiğinde yeniden ve gerçek
anlamda başlayabildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder