Stalin'in yabancı komünistlere yönelik katliamı
Komintern'in İkinci Kongresi'nden bir görüntü |
Tarih-Siyaset-Ekonomi’de bugüne kadar Sovyetler Birliği’nde Stalinist terörün kurbanı olan yabancı komünistlere değinen iki metin yayımladık: Nathan Steinberger’le söyleşi (1997) ve Diğer üç yoldaş. Bu yazı ise konuyla ilgili daha geniş bir çerçeve sunmayı amaçlıyor.
O yıllarda Avrupa'daki rejimlerin yaklaşık yarısı faşist ya da yarı-faşist totaliter rejimlerdi. Pek çok komünist, sosyalist ve demokratik düşünce yapısına sahip insan, bu baskıcı rejimlerden kaçarak Sovyetler Birliği’ne sığınma arayışına girmişti. Ayrıca, iç savaşın ardından Kızıl Ordu ve Savaş Komiserliği’nde görev yapmış ve ülkelerine dönmeyerek Sovyetler Birliği’nde kalan birçok internasyonalistı da bulunuyordu.
Dolayısıyla, Büyük Terör’ü önceleyen 1930’lu yıllarda Sovyetler Birliği’nde on binlerce yabancı komünist ve komünizm sempatizanı yaşıyordu; ancak bu insanların çoğu, 1936-39 tasfiyeleri ve onu izleyen irili ufaklı Stalinist terör uygulamaları sırasında ağır baskılara uğradı ve hayatını kaybetti.
Sovyetler Birliği’nde yabancı komünistlerin maruz kaldığı terör konusunda Türkçe kaynak bulmak ne yazık ki mümkün değil. İncelediğim İngilizce kaynaklar arasında bu konuyu en kapsamlı biçimde ele alan çalışma, Branko Lazitch’in Stalin’s Massacre of the Foreign Communist Leaders [Stalin'in Yabancı Komünist Liderlere Yönelik Katliamı] başlıklı makalesidir. [(Der.) M. Drachkovitch ve B. Lazitch, The Comintern: Historical Highlights, Essays, Recollections, Documents içinde, New York, Praeger, 1966, s. 139-183.]
Aşağıda, bu makaleyi esas alarak yapılmış, “sıkıştırılmış” bir özet yer alıyor. Kim bilir, belki bir gün Lazitch’in bu konuyu çok daha ayrıntılı bir biçimde ele alan makalesini Türkçeye çevirmek de kısmet olur.
1930’lu yılların ikinci yarısından itibaren Stalinist teröre maruz kalan yabancı komünistler arasında bazı ülkelerden gelenlerin -özellikle İskandinavyalıların, İngilizlerin ve Fransızların- hayatta kalma şansı diğerlerine göre daha yüksekti. Bunun başlıca nedeni, bu ülkelerden gelen komünistlerin kovuşturmaya uğramalarının veya kaybedilmelerinin uluslararası protestolara yol açacak olmasıydı.
Uluslararası sosyalist işçi hareketine çok önemli bir tarihsel miras bırakan ve Üçüncü Enternasyonal’in öncülü olan Zimmerwald solunun üyesi birçok yabancı komünist Stalinist terörün kurbanı oldu. Bunlar arasında Bronski, Warszawski, Horwitz, Fürstenberg, Stein-Krajewski, Lewinson, Platten, Peluso, Koritshener, Münzenberg ve Berzin yer alıyordu.
Tito hariç Yugoslav Komünist Partisi'nin tüm üst düzey önderleri “düşman ve casus” ilan edilerek infaz edildi.
Nathan Steinberger’in yukarıda bahsi geçen söyleşide belirttiği gibi, Polonya Komünist Partisi’nin önderlerinin tamamı ortadan kaldırıldı: Leszczyhinski, Prochniak, Stein, Heryng, Bortnowski, Lauer, Amsterdam, Krolikowski, Dabal, Lancucki, Ciszewski, Wroblewski, Bobinski ve Sochacki-Czeszejko.
Zorunlu çalışma kamplarında geçen uzun ve yıpratıcı yılların ardından Macar Devrimi’nin önderlerinden Béla Kun ve 11 yoldaşından yalnızca ikisi hayatta kalabildi.
Alman Komünist Partisi (KPD) politbürosunun dört üyesi ve iki aday üyesi Stalinist terörün kurbanı oldu: Hugo Eberlein, Leo Flieg, Hermann Remele, Hermann Schubert, Fritz Schulte ve Heinz Neumann. Komünist Gençlik Birliği lideri Grete Wilde zorunlu çalışma kampında hayatını kaybetti. Heinrich Sübkind, Max Hölz ve Max Levien ise kurbanlar arasında yer alan diğer üç önde gelen Alman komünistiydi.
Stalin’in ölümünü izleyen yıllarda, yabancı komünistlerden yalnızca Béla Kun [*] ile birkaç Polonyalı ve Yugoslav komünistin itibarı iade edildi. Stalinist bürokrasi, diğerlerinin adlarının tarihin karanlık sayfalarında unutulmasını arzu ediyordu.
Béla Kun'un 1937'de tutuklandıktan sonra NKVD tarafından çekilmiş sabıka fotoğrafı |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder