18 Mart 2025

Çeviri:

Guardian gazetesinin Esteban Volkov’la Trotskiy’in katledilişinin 72’nci yıl dönümünde yaptığı görüşme (2012)

Guardian: Kızıl Ordu'nun kurucusu Lev Trotskiy, 1929'da Sovyetler Birliği'nden sınır dışı edilmesinin ardından 1937'de Meksika'ya sığınmak zorunda kaldı.

Esteban Volkov: Dolu dolu bir hayat yaşadı. Hayatını fikirlerine ve onları gerçekleştirmeye adadı.

Guardian: 24 Mayıs 1940'ta Trotskiy’e suikast girişiminde bulunuldu.

Torunu Esteban Volkov da o sırada oradaydı.

Esteban Volkov: Ben yan odada uyuyordum ki birisi bahçeden içeri girdi. Kapıyı ittiler, kapı yere sürtünerek gıcırdadı ve bu ses beni uyandırdı. Bir siluet gördüm, ardından biri içeri girdi. Evden biri sandım, yabancı olabileceği aklıma bile gelmedi. Kısa bir süre sonra silah sesleri yankılanmaya başladı.

Ortalığa barut kokusu yayılmıştı. Kendimi yere attım ve köşede bir battaniyeye sarındım. Yatağıma da ateş ettiler, tam ortasına altı, yedi kurşun isabet etti. Neyse ki üzerim örtülüydü ve sadece hafif bir sıyrık aldım.

Üç farklı yönden ateş ettiler: Bahçe penceresinden, yatak odamdan ve ofisten. Thompson makineli tüfekle.

Evet, biz biliyorduk, dedem de biliyordu bunun çok yakında tekrar yaşanacağını. Asıl mesele, nereden gelecekleriydi. Her sabah [eşi] Natalya'ya, “Bize yaşamamız için bir gün daha bahşettiler” derdi.

Sorun, emperyalizme karşı mücadeledir. Tüm bu ülkeleri egemenlik altına alma girişimi ve doğal kaynaklarını zorla ellerinden alma çabası. Bugün, dünyanın en büyük ikinci petrol üreticisi olan Irak'ta bunun en açık örneğini görüyoruz. Peki, tüm o petrol nereye gidiyor?

Trotskiy, bu tarihi olayların en önemli aktörlerinden biriydi. Yaşadıklarının her ayrıntısını belgeleyerek ardında muazzam bir siyasi cephanelik bıraktı. Hayatının 40 yılını sosyalizm mücadelesine adadı. Önce Lenin'le birlikte devrimin hazırlığını yaptı, sonra da onu hayata geçirdi.

Devrimin ardından ve Stalin’in bürokrasisi karşısında, bu gericiliğe karşı mücadele etti ve hareketi yeniden canlandırdı. Ve işte bu mücadelenin içinde hayatını kaybetti.

Stalin’in yok etme ve öldürme saplantısı hiç dinmedi.

Guardian: 20 Ağustos 1940’ta Trotskiy, çalışma odasındayken bir buz baltasıyla saldırıya uğradı.

Suikastçı, Trotskiy’in yakın çevresine sızmış Stalinist bir ajandı.

Trotskiy, ertesi gün hastanede hayatını kaybetti.

Esteban Volkov: Kapıdan içeri girdim ve genç koruma görevlisi Harold Robbins’i gördüm. Çok üzgündü ve elinde tabancası vardı.

Eve doğru yürüdüm ve kanlar içindeki bir adamın polis tarafından etkisiz hale getirildiğini gördüm. O anda onu tanıyamadım.

Daha sonra kütüphaneye girdiğimde, dedemi yerde yaralı halde yatarken gördüm. Etrafındaki sekreterlere beni uzak tutmalarını, olay yerini görmemem gerektiğini söylemeyi başardı.

Ayrıca, kendisine saldıran adamı döven koruma görevlisine onu öldürmemesini söyledi. Konuşması gerektiğini belirtti.

Kendine olan inancı çok etkileyiciydi. Özgüveni bulaşıcıydı.

Marksizm, tarihsel süreçleri anlamak için en isabetli teori olmaya devam ediyor. Umarım bir gün daha iyi bir teori ortaya çıkar, ama henüz çıkmış değil. Kapitalizmin tam bir felaket olduğunu ve insanlığın sorunlarını çözmekten aciz kaldığını görüyoruz. Aksine, her geçen gün daha fazla kaos ve sefalet yaşanıyor. Hayır, bu sistem gerçekten modası geçmiş bir sistem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder