28 Haziran 2025

Çeviri:

Bireysel terörizmin iflası

Lev Trotskiy, Mayıs 1909

1902 ile 1908 yılları arasında Çarlık polisinin sözde “devrimci” bir terörizm dalgasına örtük biçimde destek verdiği, uzun zaman önce kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kanıtlanmış bir gerçek. 

Yevno Azef
Bu dönemde, popülist Sosyal Devrimci Parti’nin (SD) gizli bir uzantısı (SD Savaş Örgütü), Çarlık rejiminin üst düzey yetkililerine yönelik bir dizi sansasyonel suikast gerçekleştirdi. Bu eylemlerin önemli bir kısmı, Ohrana adlı Çarlık gizli polisinin ajanı Yevno Azef’in (1869–1918) yönetiminde ve ona bağlı diğer polis ajanlarının bilgisi ve yardımıyla yürütüldü.

Bu suikast zincirinin en bilinen kurbanları arasında, Çar’ın amcası ve Moskova’nın askerî valisi Büyük Dük Sergey Aleksandroviç (1857-1905) yer alıyordu. Ancak daha da çarpıcı olan, grubun en fazla ses getiren eylemlerinden birini, kendilerine doğrudan destek veren Çar’ın İçişleri Bakanı ve Ohrana’nın resmî başı Vyaçeslav von Plehve’ye (1846–1904) düzenledikleri suikastla gerçekleştirmiş olmasıydı.

Azef, bu suikast kampanyaları sırasında çok sayıda eylemcinin polis tarafından yakalanmasını sağladı. Ancak bunu yaparken, bazı polis ajanlarını da eylemcilerin eline teslim etmekten çekinmedi.

Azef’in gerçek kimliği nihayet 1908’de açığa çıktı. Patlak veren bu skandal, Çarlık Rusyası’nda terörizmi bir politika olarak benimseyen eğilimlerin sol kamuoyunda büyük ölçüde itibar kaybetmesine yol açtı. Ne var ki, bu da yalnızca üç yıl sonra, 1911 yazında, bu kez başka bir polis ajanının “devrimci” bir eylemci kılığında, Çar’ın bir başka İçişleri Bakanı’nı, Piyotr Stolipin’i (1862-1911) öldürmesine engel olmadı. 

Piyotr Stolipin

O dönemdeki adıyla sosyal demokrat hareketin her iki ana kanadı —hem Bolşevikler hem de Menşevikler— her iyi Marksist gibi terörizme açıkça karşı çıktı ve haklı olarak bu tür eylemlerin polis tarafından kışkırtıldığını ileri sürdü.

Bireysel Terörizmin İflası ilk olarak 1909 yılının mayıs ayında, Polonya’da yayımlanan Przeglad Socjaldemokratyczny adlı sosyal demokrat gazetede basıldı. Makale, günümüzde de terörün doğası ve kitle hareketlerinin rolü üzerine yapılan tartışmalar bağlamında güncelliğini koruyor.

Bugünün Türkiye’sinde ise, kendisini Trotskist olarak tanımlayan çeşitli örgütler de dahil olmak üzere “sosyalist” solun hatırı sayılır bir kesimi, “devrimci” terörizme (ve hatta onun mistiğine) -çoğu zaman salt söylem düzeyinde kalsa da- hâlâ derin bir sempati beslemeyi sürdürüyor. Bu durum, Trotskiy’in makalesine bu topraklarda ilave bir güncellik kazandırıyor.

Rusya’da ve dünya genelinde, okur yazar olup az çok düşünme yetisine sahip olan herkesin dikkati bütün bir ay boyunca Azef’in üzerinde yoğunlaştı. Herkes, yasal gazetelerden ve Duma’daki milletvekillerinin Azef hakkında verdikleri soru önergesi üzerinde yapılan tartışmaların tutanaklarından, onun “dava”sı hakkında bilgi sahibi oldu.

Şimdilerde, Azef geri plana çekilmiş durumda. Adı gazetelerde giderek daha seyrek geçiyor. Ne var ki, Azef’i tarihin çöp kutusuna temelli olarak atmadan önce, yalnızca onun gibilerin entrikaları açısından değil, genel olarak terörizm ve ülkedeki başlıca siyasi partilerin buna karşı takındıkları tutum açısından çıkarılması gereken başlıca siyasi dersleri özetlemenin gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Bireysel terörün siyasi devrim yolunda bir yöntem olarak kullanılması, biz Rusların “ulusal” katkısıdır.

Kuşkusuz, “tiranların” öldürülmesi, neredeyse “tiranlık” kurumunun kendisi kadar eskidir ve yüzyıllar boyunca şairler, kurtarıcı hançerin onuruna birçok ilahi bestelemiştir.

Ancak bir satrapın ardından bir başka satrapı, bir bakanın ardından bir başka bakanı, bir hükümdarın ardından bir başka hükümdarı —1880’lerdeki bir Narodnaya Volya (Halkın İradesi) üyesinin örgütün terör programını teklifsizce formüle ettiği biçimde, “Saşka’nın ardından Saşka’yı” (bu ifade, II. ve III. Aleksandr’a gönderme yapan küçültücü bir deyiştir)— ortadan kaldırmayı görev edinen; kendisini mutlakiyetin bürokratik hiyerarşisine uyarlayan ve kendi devrimci bürokrasisini yaratan bu sistematik terör, Rus entelijensiyasının benzersiz yaratıcı gücünün bir ürünüdür.

Çar II. Aleksandr'ın öldürülmesi
Elbette bunun köklü nedenleri olmalıdır —ve bu nedenleri ilk olarak Rus otokrasisinin ve ikinci olarak da Rus entelijensiyasının doğasında aramamız gerekir.

Mutlakıyetin mekanik araçlarla yıkılması fikrinin popülerlik kazanabilmesi için, devlet aygıtının toplumsal örgütlenmenin içinde hiçbir kökü olmayan, bütünüyle dışsal bir baskı organı olarak görülmesi gerekiyordu. Rus otokrasisi, devrimci entelijansiyaya tam olarak böyle görünüyordu.

Rus terörizminin tarihsel temeli

Bu yanılsamanın kendine özgü tarihsel temelleri vardı. Çarlık rejimi, kültürel bakımdan daha ileri Batı devletlerinin baskısı altında biçimlendi. Rekabette ayakta kalabilmek için halk kitlelerinin iliğini kemiğini kurutmak zorundaydı; fakat bunu yaparken, en ayrıcalıklı sınıfların ayaklarının altındaki ekonomik zemini de çekip aldı. Üstelik bu sınıflar, Batı’daki ayrıcalıklı sınıfların ulaştığı yüksek siyasal düzeye erişemediler.

On dokuzuncu yüzyılda buna bir de Avrupa borsasının güçlü baskısı eklendi. Avrupa borsalarının çarlık rejimine verdiği borç miktarı arttıkça, çarlık ülke içindeki ekonomik ilişkilere giderek daha az doğrudan bağımlı hale geldi.

Avrupa sermayesinin sağladığı olanaklarla kendisini Avrupa’nın askeri teknolojisi ile silahlandırdı ve böylece kendisini toplumdaki bütün sınıfların üzerine çıkararak, zamanla "kendi kendine yeterli" (elbette göreli olarak) bir örgüte dönüştü.

Böyle bir durum, doğal olarak, bu yabancı üstyapının dinamitle havaya uçurulması gerektiği fikrini doğurabilirdi.

Entelijansiya, Batı’nın doğrudan ve yoğun baskısı altında gelişti; tıpkı düşmanı olan devlet gibi, ülkenin ekonomik gelişmişlik düzeyinin önüne geçti – devlet bunu teknolojik alanda, entelijansiya ise ideolojik alanda yaptı.

Avrupa’nın eski burjuva toplumlarında devrimci fikirler, geniş devrimci güçlerin gelişimiyle az çok paralel biçimde ortaya çıkarken, Rusya’da entelijensiya Batı’nın hazır kültürel ve siyasi düşüncelerine erişebildi ve ülkenin ekonomik gelişimi henüz kendilerine destek verecek ciddi devrimci sınıfları doğurmadan önce, bu düşünceler onların zihin dünyasını devrimcileştirdi.

Tarih tarafından geçersiz kılındı

Bu koşullar altında entelijansiyanın yapabileceği tek şey, devrimci coşkusunu nitrogliserinin patlayıcı gücüyle katlamak oldu. Narodnaya Volya’nın klasik terörizmi işte böyle doğdu.

Sosyal Devrimcilerin terörü, büyük ölçüde aynı tarihsel etkenlerin bir ürünüydü: bir yanda Rus devletinin “kendi kendine yeten” despotizmi, diğer yanda ise “kendi kendine yeten” Rus devrimci entelijansiyası.

Ne var ki, geçen yirmi yılın da bir etkisi oldu ve ikinci dalga teröristler sahneye çıktıklarında, bunu “tarih tarafından geçersiz kılınmış” damgasını taşıyan epigonlar [*] olarak yaptılar.

Narodnaya Volya (Halkın İradesi)
1880’lerin ve 1890’ların kapitalist "Sturm und Drang" (fırtına ve gerilim) dönemi, kırın ekonomik yalıtılmışlık duvarında ciddi gedikler açarak ve kırla fabrika ve şehir arasında daha sıkı bağlar kurulmasını sağlayarak, geniş bir sanayi proletaryası yarattı ve onu güçlendirdi.

Narodnaya Volya’nın arkasında, gerçekte devrimci bir sınıf yoktu. Sosyal Devrimciler ise devrimci proletaryayı basbayağı görmek istemediler; en azından onun tarihsel önemini tam olarak kavrayamadılar.

Elbette, Sosyal Devrimci literatürden, terörü kitle mücadelesinin yerine geçirmediklerini, onunla birlikte düşündüklerini söyleyen bir düzine tuhaf alıntıyı kolayca bulmak mümkündür. Ancak bu alıntılar yalnızca Marksistlere -kitle mücadelesinin teorisyenlerine- karşı, terörün ideologlarının verdiği mücadeleye tanıklık eder.

Ne var ki bu, durumu değiştirmez. Terörist faaliyet, özü gereği o “büyük an” için öylesine yoğunlaştırılmış bir enerji, bireysel kahramanlığa atfedilen öylesine abartılı bir önem ve nihayetinde öylesine “sızdırmaz” bir komplo gerektirir ki — mantıksal olarak olmasa da psikolojik olarak — kitleler arasında ajitasyon ve örgütlenme çalışması yürütmeyi bütünüyle dışlar.

Teröristler için, tüm siyaset alanında yalnızca iki merkezî odak vardır: hükümet ve Savaş Örgütü. Gerşuni (SD’lerin Savaş Örgütü’nün kurucularından biri) idam cezasıyla karşı karşıya olduğu bir sırada yoldaşlarına şöyle yazıyordu: “Hükümet, diğer tüm akımların varlığına geçici olarak katlanmaya hazır; ancak tüm darbelerini Sosyal Devrimci Parti’yi ezmeye yöneltmeye karar vermiş durumda.”

Kalayev (bir başka SD’ci terörist), benzer bir anda kaleme aldığı satırlarda şöyle diyordu: “Savaş Örgütü’nün öncülüğündeki kuşağımızın otokrasiyi ortadan kaldıracağına yürekten inanıyorum.”

Terörün çerçevesi dışında kalan her şey, yalnızca mücadelenin dekorudur; en fazla, yardımcı bir araç olabilirler. Patlayan bombaların göz kamaştıran parıltısında, siyasi partilerin ana hatları ve sınıf mücadelesinin ayrım çizgileri silinip gider.

Ve romantiklerin en büyüğü ve yeni terörizmin en yetkin uygulayıcısı Gerşuni’nin, yoldaşlarına “yalnızca devrimci saflarla değil, genel olarak muhalefet partileriyle bile kopuştan kaçınmaları gerektiğini” telkin eden sesini işitiyoruz.

Terörizmin mantığı

"Kitlelerin yerine değil, onlarla birlikte." Ancak terörizm, parti içinde sınırlı ve ikincil bir konumda tutulmayı kabul etmek için fazlasıyla "mutlak" bir mücadele biçimidir.

Devrimci bir sınıfın yokluğunda ortaya çıkan ve daha sonra devrimci kitlelere duyulan güvensizlikle yeniden canlanan terörizm, varlığını ancak kitlelerin zayıflığını ve örgütsüzlüğünü kullanarak, zaferlerini küçümseyip yenilgilerini abartarak sürdürebilir.

İvan Kalyayev
Kalyayev davasında savunma avukatı Jdanov teröristler hakkında şöyle diyordu: "Modern silahların doğası göz önüne alındığında, halk kitlelerinin modern zamanların Bastillerini – halkın kadim silahları olan yaba ve sopalarla – yıkmalarının olanaksız olduğunu görüyorlar.

“9 Ocak’tan sonra (1905 devriminin başlangıcını simgeleyen ‘Kanlı Pazar’ katliamı), neyle karşı karşıya olduklarını çok iyi anladılar; makineli tüfeğe ve seri ateşli tüfeğe tabanca ve bombayla karşılık verdiler; yirminci yüzyılın barikatları bunlardan oluşmaktadır."

Halkın sopaları ve yabaları yerine bireysel kahramanların tabancaları; barikatlar yerine bombalar – işte terörizmin gerçek formülü budur.

Terör, partinin "sentetik" teorisyenleri ona ne kadar ikincil bir rol biçerlerse biçsinler, o gerçekte her zaman özel bir onur koltuğuna sahip olur. Resmi parti hiyerarşisinin Merkez Komitesi’nin altına yerleştirdiği Savaş Örgütü, kaçınılmaz olarak onun üstüne çıkar; partinin ve onun bütün faaliyetinin üstünde yer alır - ta ki zalim kader onu polis müdürlüğünün altına yerleştirinceye kadar.

İşte tam da bu nedenle, Savaş Örgütü’nün bir polis komplosuyla çökertilmesi, kaçınılmaz olarak partinin de siyasi çöküşünü beraberinde getirir.

[*] Trotskiy'in zaman zaman kullandığı epigon sözcüğünün Türkçede tam karşılığı bulunmamaktadır.  Bir yazar ya da sanatçının yeteneksiz izleyicisi anlamını taşır.

Kaynak: The Bankruptcy of Individual TerrorismMarxists’ Internet Archive

27 Haziran 2025

The Communist Party of Great Britain as witness

Title of the Article: Four Years - The Story of the Russian Revolution

Authors: T. A. Jackson and R. W. Postgate

Published in: The Communist

Date of Publication: 5 November 1921

Published by: Communist Party of Great Britain (CPGB)

Source: Marxists Internet Archive

The key points emphasised in this article may be summarised as follows:

The October Revolution of 1917: Russian workers and peasants took power through the Soviets — an event regarded as “impossible” throughout the world.

The Clash of Class Forces: Whilst the working people strove to establish their own rule, the bourgeoisie, the aristocracy, and their allied foreign backers launched a concerted effort to reimpose the old order.

Counter-Revolution and Foreign Intervention: There were multiple armed attempts to overthrow Soviet power from within — led by figures such as Kornilov, Denikin, and Kolchak — alongside interventions by foreign powers including Britain, France, Germany, and others. Nevertheless, the Bolsheviks succeeded in repelling all of these threats.

Demands for Peace, Land and Bread: The people called for an end to the war, the redistribution of land to the peasantry, and a solution to the hunger and deprivation. The Bolsheviks placed these demands at the core of their programme.

The Establishment of Soviet Power: Workers and peasants began constructing their own organs of governance through the Soviets.

Hardship and Famine: Though the revolution had triumphed, economic collapse, civil war and famine subjected the people to extreme hardship. This constituted a severe test of the viability of the system the Bolsheviks had offered as a beacon of hope.

World Revolution: The Russian Revolution stands as the spark that ignited the world revolution. The struggle of the Russian working class was not simply a victory confined to Russia, but a beacon of hope and courage won in the name of workers everywhere.

So, which leaders of the Bolshevik Party feature most prominently in this article summarising the revolution’s first four years? Lenin is mentioned four times, Trotsky six, and Kamenev three. Yet Stalin is not mentioned even once—not in this article, which was published in the official organ of the Communist Party of Great Britain and reflects on the first four years following the October Revolution.

26 Haziran 2025

Büyük Britanya Komünist Partisi’nin tanıklığı

Makalenin başlığı: Dört Yıl - Rus Devrimi'nin Öyküsü [Four Years - The Story of the Russian Revolution]

Yazarlar: T. A. Jackson ve R. W. Postgate

Yayımlandığı yer: The Communist [Komünist]

Yayın tarihi: 5 Kasım 1921

Yayımlayan: Büyük Britanya Komünist Partisi (BBKP)

Kaynak: Marxists Internet ArchiveBu makalede üzerinde durulan temel noktalar özetle şöyle:

1917 Ekim Devrimi: Rus işçileri ve köylüleri, Sovyetler aracılığıyla iktidarı devraldı. Bu, tüm dünyada “imkânsız” olarak görülen bir olaydı.

Sınıf Güçlerinin Çatışması: Emekçiler kendi iktidarlarını inşa etmeye çalışırken, burjuvazi, aristokrasi ve müttefik dış güçler eski düzeni yeniden kurmak için yoğun bir çaba harcadı.

Karşı Devrim ve Müdahaleler: Sovyet iktidarına karşı birçok iç savaş girişimi (Kornilov, Denikin, Kolçak, vb.) ve dış müdahaleler (Britanya, Fransa, Almanya ve diğerleri) gerçekleşti; ancak Bolşevikler tüm bu tehditleri başarıyla savuşturdu.

Barış, Toprak ve Ekmek Talepleri: Halk savaşın sona ermesini, toprakların köylülere dağıtılmasını ve açlık sorununun çözülmesini talep ediyordu. Bolşevikler bu talepleri programlarının merkezine aldı.

Sovyet İktidarının Kuruluşu: İşçi ve köylüler, Sovyetler aracılığıyla kendilerine ait yönetim biçimlerini kurmaya başladı.

Zorluklar ve Kıtlık: Devrim başarıya ulaşmış olsa da ekonomik çöküş, iç savaş ve kıtlık halkı çok zor koşullar altında bıraktı. Bu, Bolşeviklerin "umut" olarak ortaya koydukları sistemin sürdürülebilirliği açısından büyük bir sınavdı.

Dünya Devrimi: Rus Devrimi dünya devriminin kıvılcımıdır. Rus işçi sınıfının mücadelesi sadece Rusya’ya özgü bir zafer olmayıp, tüm dünya işçileri adına kazanılmış bir umut ve cesaret örneğidir.

Peki, devrimin ilk 4 yılını özetleyen bu makalede hangi Bolşevik Parti önderlerinin adı ön plana çıkıyor? Makalede Lenin’in adı 4, Trotskiy’in adı 6 ve Kamenev’in adı 3 kez anılıyor. BBKP’nin yayın organında Ekim Devrimi’nin ilk 4 yılını ele alan bu makalede Stalin’den ise tek bir kez bile söz edilmiyor.

20 Haziran 2025

Mikhail Sokolov as false witness

The painting above, by Soviet artist Mikhail Sokolov (1885–1947), appeared in an unsigned article entitled “The most useful pawns in interstate chess”, published in issue 29 (October 2016) of the popular history journal #tarih. The caption beneath the image read:

Returned from exile, launched the revolution – Lenin, having returned from 10 years of exile in Switzerland, is greeted with great enthusiasm by the public at Petrograd’s Finland Station, 16 April 1917 (p. 51).

When we look at this 1937 painting by Sokolov – that is, twenty years after Lenin’s return from exile – we see that the person who returned to Russia and was greeted with such enthusiasm on 16 April 1917 was not Lenin alone. In the painting, just behind Lenin – who is raising his hat with his right hand to salute the crowd as he steps off the train – stands Joseph Stalin.

Sokolov’s painting was used by the journal #tarih as visual material, without any accompanying explanatory note. As a result, it is highly likely that many of the magazine’s trusting readers were left with the impression that Stalin returned to Russia on the same train as Lenin. Regrettably, this lack of editorial care has the unintended effect of reproducing the long-standing and astonishingly extensive campaign of falsification, carried out under Stalin’s directives, aimed at distorting the history of the October Revolution and the Soviet Union. Sadly, we occasionally encounter the same lack of rigour in both domestic and foreign publications that lay claim to a Trotskyist stance.

As noted in the article published in #tarih, Lenin – like many other political exiles – arrived at Petrograd’s Finland Station on 16 April 1917 (3 April according to the Julian calendar), five weeks after the February Revolution and the fall of the tsarist regime, having travelled via Germany in a sealed train. Among those who welcomed him was Nikolai Sukhanov, who vividly recounts in his memoirs how thousands had gathered at the station, adorned with red-and-gold banners and placards proclaiming the dawn of the world socialist revolution. He makes no mention, of course, of Stalin appearing directly behind Lenin.

The eight-day journey carried a total of 32 exiles—Bolsheviks as well as members of other revolutionary organisations, including women and children—apart from the train crew. Stalin was most certainly not among them. Moreover, he was not a member of the Petrograd Soviet Executive Committee, nor was he among those officially tasked with welcoming Lenin at the station. That responsibility had been assigned to the Soviet Presidium (the Presidential Bureau), of which Stalin was not a member.

In short: When Lenin arrived at Finland Station and entered the former imperial waiting room once reserved for the Tsars, Stalin was nowhere to be seen. He had neither travelled on the train nor stood among those who had gathered to welcome Lenin at the station.

Stalin, the foremost representative of the bureaucratic caste that had usurped power from the working class, mobilised an army of propagandists, artists, and writers to portray him as a decisive organiser of the October Revolution, Lenin’s closest comrade-in-arms and natural heir, a brilliant orator, and the invincible commander of the Civil War – none of which he actually was. Sokolov’s painting was merely one product of the Stalinist regime’s reactionary propaganda campaign in the Soviet Union, grounded in the criminal falsification of history. This campaign did more than just burnish the image of a blood-soaked dictator; it also served as the principal ideological cement of the counter-revolutionary bureaucratic caste – not only in the Soviet Union but across the world.

Mikhail Sokolov: a painter who gained prominence through his contributions to Stalinist propaganda in the Soviet Union, only to fall victim – like so many others – to Stalinism himself.

18 Haziran 2025

Mihail Sokolov'un yalancı tanıklığı

#tarih dergisinin 29. sayısında (Ekim 2016) yer alan "Devletlerarası satrancın en kullanışlı piyonları" başlıklı imzasız yazıda, Sovyet ressam Mihail Sokolov’un (1885–1947) yukarıdaki tablosuna yer verilmişti. Resmin altyazısında ise şöyle deniyordu:

Sürgünden döndü, devrimi başlattı – 10 yıllık İsviçre sürgününden dönen Lenin, Petrograd’ın Finlandiya tren istasyonunda halk tarafından coşkuyla karşılanıyor, 16 Nisan 1917 (s. 51).

Sokolov’un 1937 yılında, yani Lenin’in sürgünden dönüşünden yirmi yıl sonra yaptığı bu tabloya baktığımızda, 16 Nisan 1917’de Rusya’ya dönen ve coşkuyla karşılanan kişinin yalnızca Lenin olmadığını görüyoruz. Resimde, trenden inerken sağ eliyle şapkasını havaya kaldırarak kalabalığı selamlayan Lenin’in hemen arkasında Yosif Stalin de yer alıyor.

Sokolov'un resmi, #tarih dergisi tarafından herhangi bir uyarı notu olmadan görsel malzeme olarak kullanıldığından, dergiye güven duyan okurlarının büyük bir bölümünün Stalin’in Lenin’le birlikte aynı trenle Rusya’ya döndüğü izlenimine kapılmış olması kuvvetle muhtemel. Bu durum, Stalin’in talimatlarıyla yürütülen ve Ekim Devrimi ile Sovyetler Birliği tarihinin çarpıtılmasını amaçlayan; on yıllarca sürmüş, akıl almaz boyutlara ulaşmış sistematik tahrifat kampanyasının istemeden de olsa yeniden üretilmesine hizmet eden bir özensizlik maalesef. Ne yazık ki, aynı özensizliğe Trotskist olma iddiasındaki yerli ve yabancı yayınlarda da zaman zaman tanık oluyoruz.

Lenin, #tarih dergisindeki yazıda da belirtildiği üzere, diğer birçok siyasi sürgün gibi, 1917 Şubat Devrimi ve çarlık rejiminin devrilmesinin ardından –devrimden beş hafta sonra– 16 Nisan 1917’de (Jülyen takvimine göre 3 Nisan) Almanya üzerinden mühürlü bir trenle yaptığı yolculuk sonrası Petrograd Finlandiya İstasyonu'na ulaştı. Lenin’i karşılayanlar arasında bulunan Nikolay Suhanov, anılarında binlerce insanın, dünya sosyalist devriminin şafağının habercisi kızıl-sarı bayraklar ve pankartlarla donatılmış istasyonda toplandığını canlı bir dille aktarır. Ancak elbette Stalin’in Lenin’in hemen arkasında belirdiğinden söz etmez.

Sekiz gün süren bu yolculukta trende, mürettebat dışında, Bolşeviklerin yanı sıra diğer devrimci örgütlerden (kadın ve çocuklar dahil) toplam 32 sürgün bulunuyordu. Stalin ise bu kişiler arasında kesinlikle yer almıyordu. Ayrıca Stalin, Petrograd Sovyeti Yürütme Kurulu’na üye olmadığı gibi, Lenin’i istasyonda karşılamakla görevlendirilmiş kişiler arasında da bulunmuyordu. Bu görev, Stalin’in mensubu olmadığı Sovyet Prezidyumu’na (Başkanlık Divanı) verilmişti.

Özetle: Lenin, Finlandiya tren istasyonuna varıp eskiden çarlara mahsus özel yolcu salonuna geldiğinde Stalin orada değildi. Ne trendeki yolculardan biriydi ne de istasyondaki karşılayıcılar arasında yer alıyordu.

İktidarı işçi sınıfından gasp eden bürokratik kastın baş temsilcisi Stalin, propagandist, sanatçı ve yazarlardan oluşan bir orduyu, kendisini Ekim Devrimi’nin örgütlenmesinde belirleyici rol oynamış bir önder, Lenin’in en yakın çalışma arkadaşı ve doğal halefi, büyük bir hatip ve İç Savaş’ın yenilmez komutanı olarak göstermeleri için -ki Stalin bunların hiçbiri değildi- seferber etti. Sokolov’un bu tablosu da Sovyetler Birliği’ndeki Stalinist rejimin, tarihin canice tahrif edilmesine dayanan gerici propaganda kampanyasının ürünlerinden yalnızca biriydi. Üstelik bu kampanya, sadece eli kanlı bir diktatörün imajını cilalamakla kalmadı, aynı zamanda hem Sovyetler Birliği’nde hem de dünya genelinde karşıdevrimci bürokratik kastın temel ideolojik çimentosu işlevini gördü.

Sovyetler Birliği'nde Stalinist propaganda amaçlı çalışmaları ile öne çıkmış ve sonrasında birçokları gibi Stalinizmin kurbanı olmuş ressam Mihail Sokolov.

13 Haziran 2025

Ottoman press as witness

Toplumsal Tarih, the monthly journal published by the History Foundation (Tarih Vakfı), includes a regular section titled ‘This Month, One Hundred Years Ago in the Ottoman Press’. Compiled by Emel Seyhan, the section features selected news items that appeared in the Ottoman press a century ago.

In the 2017 and 2018 issues of the journal, I revisited and reviewed this section in an attempt to identify which leaders of the Bolshevik Party were most prominently featured by the Ottoman press during the 1917 Russian Revolution. In other words, I compiled a record of the Ottoman press’s indirect testimony on the matter.

The attentive reader will have noticed that I characterised the Ottoman press’s testimony as ‘indirect’. At the time, when the Empire was in its death throes, there was no national news agency; almost all published reports reached Istanbul via agencies and newspapers based in Berlin and Vienna. In 1917 and the years that followed, the Ottoman press also lacked the means to dispatch correspondents to Russia to follow developments first-hand. As a result, it was compelled to observe events through the eyes of others.

Moreover, its lack of familiarity with socialism, Marxism, and the social struggles within the Russian Empire left the Ottoman press attempting to relay the dizzying developments in its northern neighbour in a manner not unlike the proverbial blind men describing an elephant.

Moreover, as noted in The Bolshevik Revolution and the Ottomans (Bolşevik İhtilâli ve Osmanlılar) by Uygur Kocabaşoğlu and Metin Berke – to the best of my knowledge, the only academic work in this field – “Fresh and accurate news regarding the October Revolution began to appear in the Ottoman press on 10 November and in the days that followed.” [*]

The table below shows which leaders of the Bolshevik Party featured most prominently in news items published in Ottoman newspapers in 1917 and 1918, based on a review of the ‘This Month One Hundred Years Ago in the Ottoman Press’ section of the Journal of Social History.

News Headline & Publication Details

Bolshevik Leader(s) Cited

Toplumsal Tarih (Issue / Page No.)

"Socialists Demand an Armistice" / Tanin / 5 April 1917

Lenin (2)

280 / 9

"Lenin's Objections" / Tanin / 20 April 1917

Lenin (6)

280 / 10

"Position of the Russian Provisional Government" / Tanin / 24 April 1917

Lenin (1)

280 / 11

"Lenin's Propaganda" / Tanin / 4 May 1917

Lenin (3)

281 / 8

"Lenin and His Opponents" / Tanin / 7 May 1917

Lenin (3)

281 / 8-9

"May Day in Petrograd" / Tanin / 9 May 1917

Lenin (1)

281 / 9

"Special Reports" / İkdam / 21 June 1917

Lenin (3)

282 / 10

"Policy of the Russian Government" / Tanin / 22 June 1917

Lenin (3)

282 / 11

"Important Revelations" / Tanin / 8 July 1917

Lenin (1)

283 / 8

"Appeal by Lenin and Trotsky" / İkdam / 29 July 1917

Lenin (3), Trotsky (3)

283 / 11

"Counter-Revolution in Russia" / İkdam / 12 September 1917

Lenin (1)

285 / 9

"Important Resolutions of the Workers' and Soldiers' Council" / Tanin / 18 September 1917

Kamenev (1)

285 / 10-11

"Victory of the Maximalists"[**] / Tanin / 14 October 1917

Trotsky (1)

286 / 12

"Maximalists Seize Government" / Sabah / 10 November 1917

Lenin (2), Trotsky (1)

287 / 6

"Russia Presents Peace Ultimatum to Allies" / İkdam / 11 November 1917

Lenin (3), Trotsky (3), Zinoviev (1)

287 / 6-7

"How the Revolution Happened" / Sabah / 11 November 1917

Lenin (1)

287 / 7

"Lenin Challenges Buchanan" / Sabah / 14 November 1917

Lenin (2)

287 / 7

"Internal Conflict in Russia" / Tanin / 16 November 1917

Lenin (1)

287 / 7-8

"Lenin's Speech" / Sabah / 24 November 1917

Lenin (2)

287 / 8

"Trotsky's Notification to Allied Ambassadors" / Tanin / 25 November 1917

Trotsky (3)

287 / 8

"Lenin's Government Grows Stronger" / Tanin / 28 November 1917

Lenin (1), Trotsky (2)

287 / 9

"Allies' True Intentions Revealed" / Tanin / 28 November 1917

Lenin (2)

287 / 9

"Revolution in France Like the Bolsheviks" / Tanin / 1 December 1917

Lenin (1), Trotsky (1)

288 / 8

"Russia's Policy and Its Allies" / İkdam / 1 December 1917

Trotsky (1)

288 / 8

"Statement by Our Foreign Minister" / Sabah / 4 December 1917

Lenin (1), Trotsky (1)

288 / 9

"Nobel Prize for Lenin and Trotsky" / Tanin / 11 December 1917

Lenin (3), Trotsky (3)

288 / 10

"Declaration of General Peace Terms" / Tanin / 12 December 1917

Lenin (1)

288 / 10

"Lenin Says" / İkdam / 30 December 1917

Lenin (1)

288 / 11

"Negotiations to Continue" / Sabah / 7 January 1918

Trotsky (1)

289 / 6-7

"Assassination Attempt on Lenin" / Sabah / 18 January 1918

Lenin (2)

289 / 7

"Britain Recognises Lenin's Government" / Sabah / 19 January 1918

Lenin (1), Trotsky (1)

289 / 7

"Anarchist Agitation" / Sabah / 19 January 1918

Lenin (1), Trotsky (1)

289 / 7

"Situation in Russia" / Sabah / 22 January 1918

Lenin (4), Trotsky (5)

289 / 8

"Lenin's Publications" / Sabah / 2 March 1918

Lenin (2)

291 / 8

"Peace with Russia" / İkdam / 3 March 1918

Lenin (3)

291 / 8

"Lenin's Statement" / Tanin / 10 March 1918

Lenin (1)

291 / 9

"Situation in Russia" / Sabah / 11 March 1918

Lenin (1), Trotsky (1), Bukharin (1), Radek (2)

291 / 9-10

"Lenin's Influence" / Sabah / 11 March 1918

Lenin (2)

291 / 10

"Trotsky's Red Army" / İkdam / 31 March 1918

Trotsky (2)

291 / 11

"Lenin's Manifesto" / Tanin / 6 June 1918

Lenin (2)

294 / 12

"Counter-Revolution in Siberia" / Sabah / 3 July 1918

Lenin (4)

295 / 12

"Lenin's Statement" / Sabah / 18 July 1918

Lenin (2)

295 / 14

"Lenin's Manifesto" / Sabah / 6 August 1918

Lenin (5)

296 / 12-13

"Allies Described as Bandits" / Sabah / 11 August 1918

Lenin (1), Trotsky (1), Chicherin (1)

296 / 13-14

"Trotsky's Stirring Speech: The Russian Homeland in Danger" / Tanin / 13 August 1918

Trotsky (4)

296 / 14

"Trotsky at the Front" / Sabah / 18 August 1918

Trotsky (2), Kamenev (1)

296 / 14-15

"Assassination Attempt on Lenin" / Tanin / 2 September 1918

Lenin (6)

297 / 14

"Russo-German Supplementary Treaties: Trotsky's Statement and Military Situation" / Tanin / 6 September 1918

Trotsky (3)

297 / 14

In this modest sampling study based on the ‘This Month One Hundred Years Ago in the Ottoman Press’ section of the Journal of Social History, we find that Lenin was mentioned 85 times in news reports published in the Ottoman press in 1917 and 1918; Trotsky 38 times; Radek twice; and Kamenev, Zinoviev, Bukharin, and Chicherin each once. Strikingly, Stalin’s name is not mentioned even once during the period in question.

[*] Uyğur Kocabaşoğlu and Metin Berke, Bolşevik İhtilâli ve Osmanlılar, İletişim Yayınları, 2nd ed., 2018, Istanbul, p. 96.
[**] “Owing to an error originating in the Western press, the term ‘Maximalist’ was, for a time, used in the Ottoman press to refer to the Bolsheviks.” Ibid., p. 93.

11 Haziran 2025

Osmanlı basınının tanıklığı

Tarih Vakfı’nın aylık yayımlanan Toplumsal Tarih dergisinde, ‘Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce Bu Ay’ başlıklı düzenli bir köşe yer alıyor. Emel Seyhan’ın derlediği bu bölümde, Osmanlı basınında bir yüzyıl önce yayımlanmış haberlerden seçkiler sunuluyor.

Derginin 2017 ve 2018’de yayımlanmış sayılarında bu bölümü yeniden okuyup, tarayarak, Osmanlı gazetelerinin 1917 Rus Devrimi’nde Bolşevik Parti’nin hangi liderlerini öne çıkardığını belirlemeye çalıştım. Diğer bir deyişle, Osmanlı basınının bu konudaki dolaylı tanıklığının bir dökümünü çıkardım.

Dikkatli okuyucu Osmanlı basınının tanıklığını “dolaylı” olarak nitelendirdiğimi fark etmiştir. İmparatorluğun can çekişmekte olduğu o dönemde ulusal bir haber ajansı yoktu, yayımlanan haberlerin hemen tamamı Berlin ve Viyana’daki ajanslar ile gazeteler aracılığıyla İstanbul’a ulaşıyordu. 1917 ve izleyen yıllarda Osmanlı basını, Rusya’ya muhabir göndererek gelişmeleri birinci elden takip edip aktarma olanağına da sahip değildi. Dolayısıyla, gelişmeleri başkalarının gözleriyle takip etmek zorundaydı.

Üstelik, sosyalizm, Marksizm ve Rus İmparatorluğu’ndaki sosyal mücadelelere dair bilgisizliği, Osmanlı basınını ülkenin kuzey komşusundaki baş döndürücü gelişmeleri adeta körlerin fili tarif etmesine benzer yöntemlerle aktarmaya mahkûm ediyordu.

Uygur Kocabaşoğlu ve Metin Berke’nin, bildiğim kadarıyla bu alandaki tek çalışma olan Bolşevik İhtilâli ve Osmanlılar adlı eserinde belirtildiği gibi: “Osmanlı basınında ‘Ekim Devrimi’yle ilgili taze ve gerçek haberler 10 Kasım ve sonraki günlerde yayımlanmaya başladı.” [*]

Aşağıdaki tabloda, Toplumsal Tarih dergisinin 'Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce Bu Ay' bölümü taranarak, Osmanlı gazetelerinde 1917 ve 1918 yıllarında yayımlanan haberlerde Bolşevik Parti önderlerinden hangi isimlerin öne çıktığı gösterilmektedir.

Haber başlığı / Yayımlandığı gazete / Yayımlanma tarihi

Haberde adı geçen Bolşevik önderler

Toplumsal Tarih sayı / sayfa no.

“Sosyalistler Mütareke Talep Ediyorlar” / Tanin / 5 Nisan 1917

Lenin (2)

280 / 9

“Lenin’in İtirazatı” / Tanin / 20 Nisan 1917

Lenin (6)

280 / 10

“Rus Hükümet-i Muvakkatesi’nin Mevkii” / Tanin / 24 Nisan 1917

Lenin (1)

280 / 11

“Lenin’in Propagandası” / Tanin / 4 Mayıs 1917

Lenin (3)

281 / 8

“Lenin ve Aleyhtarları” / Tanin / 7 Mayıs 1917

Lenin (3)

281 / 8-9

“Petersburg’da 1 Mayıs” / Tanin / 9 Mayıs 1917

Lenin (1)

281 / 9

“Hususi Haberler” / İkdam / 21 Haziran 1917

Lenin (3)

282 / 10

“Rus Hükümeti’nin Politikası” / Tanin / 22 Haziran 1917

Lenin (3)

282 / 11

“Mühim İfşaat” / Tanin / 8 Temmuz 1917

Lenin (1)

283 / 8

“Lenin ve Troçki’nin Müracaatı” / İkdam / 29 Temmuz 1917

Lenin (3)
Trotskiy (3)

283 / 11

“Rusya’da Mukabil İhtilal” / İkdam / 12 Eylül 1917

Lenin (1)

285 / 9

“Amele ve Asker Cemiyeti’nin Mühim Mukarreratı” / Tanin / 18 Eylül 1917

Kamenev (1)

285 / 10-11

“Maksimalistlerin Muzafferiyeti” [**] / Tanin / 14 Ekim 1917

Trotskiy (1)

286 / 12

“Maksimalistler Hükümeti Ele Aldılar” / Sabah / 10 Kasım 1917

Lenin (2)
Trotskiy (1)

287 / 6

“Rusya Müttefiklerine Sulh Ültimatomu Veriyor” / İkdam / 11 Kasım 1917

Lenin (3)
Trotskiy (3)
Zinovyev (1)

287 / 6-7

“İhtilal Nasıl Oldu” / Sabah / 11 Kasım 1917

Lenin (1)

287 / 7

“Lenin Buchanan’a Meydan Okuyor” / Sabah / 14 Kasım 1917

Lenin (2)

287 / 7

“Rusya’da Dahili Muharebe” / Tanin / 16 Kasım 1917

Lenin (1)

287 / 7-8

“Lenin’in Nutku” / Sabah / 24 Kasım 1917

Lenin (2)

287 / 8

“Troçki’nin İtilaf Sefirlerine Tebliği” / Tanin / 25 Kasım 1917

Trotskiy (3)

287 / 8

“Lenin Hükümeti Gittikçe Kuvvetleniyor” / Tanin / 28 Kasım 1917

Lenin (1)
Trotskiy (2)

287 / 9

“İtilaf’ın Maksad-ı Hakikisi Anlaşıldı” / Tanin / 28 Kasım 1917

Lenin (2)

287 / 9

“Fransa’da Bolşevikler Gibi İhtilal” / Tanin / 1 Aralık 1917

Lenin (1)
Trotskiy (1)

288 / 8

“Rusya’nın Politikası ve Müttefikleri” / İkdam / 1 Aralık 1917

Trotskiy (1)

288 / 8

“Hariciye Nazırımızın Beyanatı” / Sabah / 4 Aralık 1917

Lenin (1)
Trotskiy (1)

288 / 9

“Lenin ile Troçki’ye Nobel Mükâfatı” / Tanin / 11 Aralık 1917

Lenin (3)
Trotskiy (3)

288 / 10

“Umum Şerait-i Sulhiyenin İlanı” / Tanin / 12 Aralık 1917

Lenin (1)

288 / 10

“Lenin Diyor ki” / İkdam / 30 Aralık 1917

Lenin (1)

288 / 11

“Müzakerat Devam Edecek” / Sabah / 7 Ocak 1918

Trotskiy (1)

289 / 6-7

“Lenin’e Suikast” / Sabah / 18 Ocak 1918

Lenin (2)

289 / 7

“İngiltere Lenin Hükümetini Tasdik Ediyor” / Sabah / 19 Ocak 1918

Lenin (1)
Trotskiy (1)

289 / 7

“Anarşistlerin Tahrikatı” / Sabah / 19 Ocak 1918

Lenin (1)
Trotskiy (1)

289 / 7

“Rusya Ahvali” / Sabah / 22 Ocak 1918

Lenin (4)
Trotskiy (5)

289 / 8

“Lenin’in Neşriyatı” / Sabah / 2 Mart 1918

Lenin (2)

291 / 8

“Rusya ile Sulh” / İkdam / 3 Mart 1918

Lenin (3)

291 / 8

“Lenin’in Beyanatı” / Tanin / 10 Mart 1918

Lenin (1)

291 / 9

“Rusya Ahvali” / Sabah / 11 Mart 1918

Lenin (1)
Trotskiy (1)
Buharin (1)
Radek (2)

291 / 9-10

“Lenin’in Nüfuzu” / Sabah / 11 Mart 1918

Lenin (2)

291 / 10

“Troçki’nin Kızıl Ordusu” / İkdam / 31 Mart 1918

Trotskiy (2)

291 / 11

“Lenin’in Beyannamesi” / Tanin / 6 Haziran 1918

Lenin (2)

294 / 12

“Sibirya’da Mukabil İhtilal” / Sabah / 3 Temmuz 1918

Lenin (4)

295 / 12

“Lenin’in Beyanatı” /Sabah / 18 Temmuz 1918

Lenin (2)

295 / 14

“Lenin’in Beyannamesi” / Sabah / 6 Ağustos 1918

Lenin (5)

296 / 12-13

“İtilafçılar Haydut Tavsif Olunuyor” / Sabah / 11 Ağustos 1918

Lenin (1)
Trotskiy (1)
Çiçerin (1)

296 / 13-14

“Troçki’nin Müessir Bir Hitabesi Rus Vatanı Tehlikede” / Tanin / 13 Ağustos 1918

Trotskiy (4)

296 / 14

“Troçki Cephede” / Sabah / 18 Ağustos 1918

Trotskiy (2)
Kamenev (1)

296 / 14-15

“Lenin’e Sû-i kasd” / Tanin / 2 Eylül 1918

Lenin (6)

297 / 14

“Rus – Alman Muahedat-ı Munzammesi Troçki’nin Beyanatı ve Vaziyet-i Harbiye” / Tanin / 6 Eylül 1918

Trotskiy (3)

297 / 14

Toplumsal Tarih dergisinin 'Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce Bu Ay' köşesinden yararlanarak yaptığımız bu basit örneklem çalışmasında, Osmanlı basınında 1917 ve 1918 yıllarında yayımlanan haberlerde Lenin’in 85 kez, Trotskiy’in 38 kez; Radek’in 2 kez; Kamenev, Zinovyev, Buharin ve Çiçerin’in ise her birinin bir kez anıldığını görüyoruz. Ele aldığımız dönemde Stalin’in ismine ise tek bir kez olsun rastlamıyoruz.

[*] Uygur Kocabaşoğlu ve Metin Berke, Bolşevik İhtilâli ve Osmanlılar, İletişim Yayınları, 2. baskı, 2018, İstanbul, s. 96.
[**] “Batı basınından kaynaklanan bir yanlış sonucu Osmanlı basınında da Bolşevikler için bir süre ‘Maksimalist’ terimi kullanılmıştır.” a.g.e., s. 93.