Çeviri:
Netflix ve Rus Hükümeti, Trotskiy’e iftira etmek için iş birliği yapıyor
2019 yılının başlarında, Lev Trotskiy’in torunu Esteban Volkov ve eş merkezleri Meksika ve Arjantin’de bulunan CEIP-LT (Lev Trotskiy Çalışmaları, Araştırmaları ve Yayınları Merkezi), “Trotsky” adlı iftiralarla dolu bir mini diziyi kınayan bir imza kampanyası başlattı. İlk olarak 2017 yılında Rusya’da üretilip Channel One’da [Kanal Bir] yayımlanan dizi, 2018 yılında Netflix tarafından satın alınarak uluslararası izleyiciye sunuldu.
Kampanya metni Esteban Volkov tarafından kaleme alındı.
Aşağıdaki çeviri, Gerçek gazetesinin internet sitesinde yayımlanan “Netflix skandalına karşı Trotskiy’i savunmak için uluslararası imza kampanyası” başlıklı metinden alınmıştır. Ancak bu çeviri üzerinde, dilini daha akıcı ve doğal bir Türkçeye uyarlamak için, metnin anlamını koruyarak çeşitli ikincil nitelikte değişiklikler yaptım ve tespit ettiğim dilbilgisi hatalarını düzelttim. (k.ü.)
ABD’li eğlence şirketi Netflix, Alexander Kott ve Konstantin Statskiy’in yönettiği mini dizi Trotsky’yi bir süredir kendi internet platformu üzerinden yayınlıyor. İlk olarak Kasım 2017’de, geniş bir izleyici kitlesine sahip devlet kanalı Rusya Federasyonu Kanal Bir’de yayınlanan ve Rus devrimci Lev Trotskiy’in hayatını anlatma iddiasındaki bu dizi, aslında tarihsel drama kılığına bürünmüş bir politik saldırıdan ibaret. En amatör tarihçilerin bile kolayca fark edebileceği tarihsel çarpıtmalara ev sahipliği yapan bu dizi, şu önemli soruyu akla getiriyor: Rus Devrimi’nin üzerinden yüz yıl geçmişken, Vladimir Putin’in kontrolündeki devlet kanalı neden yüksek bütçeli bir prodüksiyonla Trotskiy’i konu alan bir dizi yapmayı tercih etti?
KGB’de üst düzey yöneticilik yapmış olan Putin’in Stalinist geçmişi ve Büyük Çarlık Rusya’sına duyduğu özlem apaçık ortadayken, Rus devlet televizyonunun Lenin ile birlikte Ekim Devrimi’nin en önemli iki önderinden biri olan Trotskiy’in hayatını ve mücadelesini dürüst ve tarafsız bir şekilde yansıtması beklenemezdi. Peki, Trotskiy hakkındaki yalanlara bu dizi aracılığıyla yeniden can vererek Putin neyi amaçlıyor? Kapitalizm Rusya’da hâlihazırda yeniden tesis edilmiş ve ne yeni Rus burjuvazisine ne de ülkeyi son 18 yıldır yöneten Putin’e yönelik ciddi bir tehdit söz konusuyken, Ekim Devrimi’nin önderlerine neden bu denli saldırılıyor? Ve dünya çapında milyonlarca kişiye ulaşan bir medya platformu olan Netflix, neden böyle bir diziyi yayınlamayı seçti?
Dizide yer alan başlıca tarihsel çarpıtmalar şunlardır:
1. Tam anlamıyla bir belgesel niteliği taşımamakla birlikte, dizinin yaratıcıları olgulara dayandıklarını iddia etmektedir. Ancak dizi, SSCB’nin bürokratikleşme süreci ilerledikçe, emperyalistler, Çarlık yanlıları ve Stalinistler tarafından Trotskiy ve takipçilerini itibarsızlaştırmak amacıyla ortaya atılmış yalanları tekrarlamaktadır. Oysa bu yalanlar, 1937 yılında Dewey Komisyonu tarafından Meksika’da yürütülen özel bir soruşturma sonucunda çürütülmüş ve Trotskiy, Moskova Duruşmaları’nda kendisine yöneltilen tüm suçlamalardan aklanmıştır.
2. Tüm tarihsel kanıtların ve çağdaşlarının tanıklıklarının aksine, Trotskiy dizide benmerkezci, kendini bir Mesih gibi gören, otoriter ve -üstü kapalı bir şekilde Yahudi kökenleriyle ilişkilendirilerek- rekabetçi bir kişilik olarak tasvir edilmektedir. Yaşlılık döneminde ise, devrim sırasında işlediği “suçlar” nedeniyle duyduğu vicdan azabının işkencesi altında, sanrıların pençesinde kıvranmaktadır.
3. Frank Jackson (Stalinist ajan Ramón Mercader’in takma adı), dizide Trotskiy’in biyografisini yazmak amacıyla onunla ilişki kuran dürüst, eleştirel ve hassas bir Stalinist gazeteci olarak tasvir edilmektedir. Oysa gerçekte, Trotskiy Mercader’in Stalinist bağlantılarından habersizdir ve aralarındaki ilişki kısa görüşmelerle sınırlıdır. Bu görüşmeleri talep eden her zaman, NKVD üyesi olarak Trotskiy’i öldürmekle görevlendirilen Mercader olmuştur. Mercader, 1940 yılının ağustos ayında bu görevini yerine getirmiştir.
4. Dizi, Rus devrimlerini ciddi şekilde çarpıtmaktadır. İşçiler, köylüler, askerler ve Rus halkı, onlar adına tüm kararları alan Lenin ve Trotskiy gibi ihtiraslı önderlerin boyunduruğu altındaki köleleştirilmiş kitleler olarak tasvir edilmektedir. 1905 Sovyetleri, yalnızca bu önderlerin edilgen kitlelere nutuk çektiği platformlar olarak küçümsenmektedir. Sınıf mücadelesinin adı bile anılmazken, siyasi çatışmalar bireyler arasındaki ufak tefek çekişmelere ve intikam arayışlarına indirgenmektedir. Oysa gerçekte, 1917 devrimi, yalnızca Çarlık rejimini değil, geçici burjuva hükümetini ve Kornilov’un karşıdevrimci girişimini de mağlup eden, tarihin en büyük ve en radikal kitlesel hareketlerinden biriydi. Devrim, Bolşevik Parti’nin öncülüğünde, sömürülenler ve ezilenlerin aktif katılımıyla Sovyet iktidarını kurmuştu. Ancak dizi, devrimi sıradan bir iktidar mücadelesi olarak küçümsemekte, devrimcileri ise manipülatif psikopatlar olarak sunmaktadır.
5. Dizi Trotskiy’in kadınlarla olan ilişkilerini de çarpıtmaktadır. Kendisi de başlı başına büyük bir Bolşevik olan Aleksandra Sokolovskaya, Trotskiy’in iki kızıyla birlikte terk ettiği bir ev hanımı olarak resmedilmektedir. Oysa Aleksandra, Trotskiy’in 16 yaşındayken katıldığı ilk Marksist çevrenin önderiydi. Çift, kızlarıyla birlikte Sibirya’ya sürgün edildi. Aleksandra daha sonra Trotskiy’in Rusya’dan kaçmasına yardım ederken kendisi Rusya’da kaldı. Dizi, Trotskiy’in ikinci eşi Natalya Sedova’yı ise, güzelliğiyle Trotskiy’in gönlünü çalan, sonra onun sekreteri rolüne bürünen, hayatını kocasına adamış bir ev hanımı gibi göstermektedir. Ancak Natalya, devrim sonrası Sovyet Eğitim Komiserliği’nde görev yapmış ve iç savaş sırasında müzelerin ve antik eserlerin korunmasının sorumluluğunu üstlenmiştir.
Trotskiy’in çocuklarıyla olan ilişkisinin sunulma biçimi ise daha da sorunludur. Dizi, Trotskiy’i, devrim günlerinde bir suikast girişimi sırasında oğullarını kendine kalkan yapacak kadar bencil, politik hırslarına kapılmış, sorumsuz ve mesafeli bir ebeveyn olarak tasvir etmektedir. Trotskiy’in, oğullarının ölümünden dolayı hissettiği ve yaşamının sonuna kadar kurtulamadığı suçluluğa defalarca vurgu yapılmaktadır. Ancak, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bu çocukların ölümünde Stalinistlerin oynadığı rol hiç anılmamaktadır. Oysa gerçekte, çocuklarının dördü de özellikle de Lev Sedov ebeveynlerinin politik faaliyetlerini desteklemiştir. Lev Sedov, Trotskiy’in en yakın çalışma arkadaşı, destekçisi ve Rusya’da faaliyetlerini gizlice yürüten Sol Muhalefet’in esas örgütleyicisiydi. Büyük devrimci Larissa Reissner ise, zırhlı trende Trotskiy’e (öncelikli olarak cinsel bir ilişki üzerinden) eşlik eden ve onu baştan çıkaran bir femme fatale’e [*] indirgenmektedir. Oysa gerçekte Reissner, iç savaş hakkında yazılar kaleme alan bir yazardı. Beşinci Ordu içinde ve devrimde önemli bir yere sahipti. Volga filosunda görev almış, çatışmalara katılmış ve Alman Devrimi’nde yer almıştı. 1926’da hayatını kaybedene dek, en önde gelen Bolşevik kadın kadrolardan biri olarak bilindi.
6. Trotskiy’in Lenin ile devrim öncesinde ve sırasında olan ilişkisi, şartlara bağlı geçici uzlaşmalardan oluşan ve ego mücadeleleriyle gölgelenen bir ilişki olarak sunulmaktadır. Dizide bu mücadele öyle bir noktaya vardırılıyor ki, Lenin’in, bir aşamada Trotskiy’i balkondan aşağı atmayı düşündüğü ima ediliyor! Ancak dizi, Lenin’in Ekim Devrimi’nde oynadığı öncü rolü göz ardı etmektedir. Ayrıca, Eylül 1917’de, Lenin’in Bolşevik Partisi Merkez Komitesi’ni proletarya diktatörlüğünü kurmak üzere derhal bir ayaklanma başlatması gerektiğine ikna etmeye çalıştığı ve bu konuda Trotskiy ile hemfikir oldukları gerçeği de belirtilmemektedir. İktidar ele geçirildikten sonra, Sovyetler Kongresi’nin başlamasını beklerken, Lenin ve Trotskiy yere serilmiş battaniyeler üzerinde yan yana dinleniyor ve Kongre hazırlıklarını birlikte yürütüyorlardı. Öte yandan, Stalin yalnızca Lenin’in sekreteri olarak gösterilmektedir. Lenin’in Stalin’e dair gerçek değerlendirmeleri ise, vasiyetinde ve Gürcistan meselesi bağlamında Stalin’in “büyük Rus şovenizmi”ne yönelik eleştirilerinde açıkça görülmektedir.
7. Dizide, Alman İmparatorluğu ile yürütülen Brest-Litovsk görüşmeleri sırasında Trotskiy, Kayser’e karşı bir isyan başlatmak amacıyla propaganda bildirileri dağıtılmasını emreder. Bu girişim başarısızlıkla sonuçlanır ve ardından Alman taarruzuna meşruiyet sağlar. Antlaşmanın imzalanmasına karşı çıkanlar, gerçekte olduğu gibi, Sosyal Devrimci Parti değil, eski Çarlık generalleridir. Jackson ise Trotskiy’i, Rusya’yı Kazaklarla birlikte savunmadığı gerekçesiyle suçlar. Dizi, Rusya’daki kitlelerin en önemli taleplerinden biri olan I. Dünya Savaşı’ndan çekilmeyi resmiyete kavuşturan Brest-Litovsk Antlaşması’nın Sovyetler Kongresi tarafından onaylandığı gerçeğini görmezden gelmektedir. Ayrıca, müttefiklerden yanıt alınamaması üzerine Rusya’nın Almanya ile müzakerelere başlamış olması –ki bu müzakerelerde Alman Sosyal Demokrat Partisi emperyalist savaş politikalarını destekliyordu– da göz ardı edilmiştir. Lenin ve Trotskiy ise Brest görüşmelerini, dünya devrimini, özellikle de Alman devrimini, ileriye taşımaya yönelik bir platform olarak gördüler.
8. Trotskiy, Kızıl Ordu’yu kurmakla görevlendirildiğinde, dizide zırhlı treniyle cepheleri dolaşırken bir rock yıldızının, seks sembolünün ve bir cenaze töreninde köylülerin katledilmesini onaylayan bir caninin karışımı olarak tasvir edilmektedir. Dizide, aslında 1921’de gerçekleşen Kronstadt isyanı, 1918’de yaşanmış gibi gösterilmektedir. Trotskiy’in, isyanın önderini ölüme mahkûm etmek amacıyla sahte suçlamalar uydurduğu ve tanıkları bu kişinin aleyhine ifade vermeye zorladığı ima edilmektedir. Dizi, devrimci iktidara karşı yalnızca Çek saldırısına yer verirken, Kızıl Ordu’nun uçsuz bucaksız Sovyet topraklarının dört bir yanında mücadele ettiği 14 emperyalist orduya ve Çarlık yanlısı Beyazlara hiç değinmemektedir. Ayrıca yıllarca süren emperyalist ekonomik abluka da tamamen göz ardı edilmektedir. 1921 tarihli Kronstadt isyanını değerlendirirken, o dönemde garnizonun yapısının, devrimin öncüsü olduğu 1917 yılındaki durumdan tamamen farklı olduğu dikkate alınmalıdır. İsyanın karşı devrimci karakteri, olayların patlak vermesinden iki hafta önce hem uluslararası basında hem de Rus sürgünlerin yurtdışında yayımladıkları gazetelerde çıkan haberlerle açıkça doğrulanmıştır. Trotskiy bizzat Kronstadt isyanıyla ilgili haberlerin yayılmasının borsaları nasıl yükselttiğine de dikkat çekmiştir.
9. Dizide Üçüncü Enternasyonal’in kuruluşundan tek bir kez olsun söz edilmemekte; buna karşılık Trotskiy sürekli dünyayı fethetme arzusunu dile getirmektedir! Devrimin tarihi, Lenin’in ölümüyle sonlandırılmakta ve böylece Trotskiy tarafından kurulan Sol Muhalefet görmezden gelinmektedir. Ayrıca, karşı devrimci Stalin dönemi, Moskova Mahkemeleri ve neredeyse tüm Bolşevik liderlerin yanı sıra bürokratik rejime karşı olduğu düşünülenlerin maruz kaldığı tutuklamalar, işkenceler, toplama kampları ve infazlar tamamen silinmektedir. Tarihi baş aşağı eden dizi, Romanovlar’ın infazı da dahil olmak üzere her şeyi Trotskiy’in üzerine yıkmaya çalışmaktadır.
10. Jackson’un gerçek adı ancak son bölümde, bir NKVD görevlisinin kendisinden suikast görevini yerine getirmesini talep ettiği sırada ortaya çıkmaktadır. Hasta ve güçsüz olan Trotskiy, Jackson’u evine davet eder. Bu sırada Kanada büyükelçiliğinden gelen bir telgraf, Jackson’un aslında Mercader olduğunu haber verir. Trotskiy, Mercader’e vurur; Mercader ise Trotskiy’in odasının duvarında asılı duran bir buz baltasını alarak karşılık verir. Dizi, Mercader’in kendini savunmak için Trotskiy’i öldürdüğünü ima ederek Stalin’in, Trotskiy’in öldürülmesi için verdiği doğrudan talimatı gizlemektedir. Stalin, II. Dünya Savaşı koşullarının Trotskiy’in SSCB için öngördüğü politik devrimi tetikleyebileceğini biliyordu. Hem bu devrime önderlik etmek hem de sosyalist devrimin emperyalist ülkelerde gerçekleşmesini sağlamak amacıyla Trotskiy ve yoldaşları Dördüncü Enternasyonal’i kurdu. Ağustos 1939’da Hitler ile görüşen Fransız büyükelçisi Robert Coulondre, “Stalin ikili oynu suistimal etti” dedikten sonra şu uyarıda bulunur: “Korkarım ki bu savaşın gerçek kazananı Trotskiy olacak.” Böylece, emperyalist burjuvazi devrimin hayaletine bir isim vermiştir: Trotskiy.
Sonuç olarak, söz konusu dizi, Trotskiy adını taşıyan bu “canavar”ın öldürülmesini haklı göstermeyi amaçlamaktadır.
Biz, aşağıda imzası bulunanlar, emekçi sınıfların kapitalist sömürü ve tahakkümden kurtuluş mücadelesi tarihindeki bu en önemli olayı ve onun önderlerinin mirasını karalamaya çalışan bu çarpıtmayı kesin bir biçimde reddediyoruz.
Esteban Volkov (Trotskiy’in torunu) ve CEIP-LT (“Lev Trotskiy” Çalışmaları, Araştırmaları ve Yayınları Merkezi) (Arjantin, Meksika)
[*] Fransızca kökenli bir terimdir ve "ölümcül kadın" anlamına gelir. Genellikle, cazibesi ve çekiciliği ile erkekleri baştan çıkaran, ancak aynı zamanda tehlikeli ve yıkıcı olabilen kadınları tanımlamak için kullanılır. (k.ü.)
Kaynak: “Netflix and the Russian Government Join Forces to Spread Lies About Trotsky”, CEIP-LT Centro de Estudios, Investigación y Publicaciones Leon Trotsky
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder