Çeviri:
Esteban Volkov'un Barselona'da yaptığı konuşma
Esteban Volkov, 2003
Trotskiy'in
torunu Esteban Volkov'un, dedesinin öldürülmesinin yıldönümü vesilesiyle Temmuz
2003 sonunda İspanya’nın Barselona şehrinde, bir siyasi eğitim çalışması
kapsamında yaptığı konuşmanın metni.
Esteban Volkov |
[Konuşma metni İspanyolcadan İngilizceye çevrilmiştir.]
Her şeyden önce
tüm yoldaşlara ve Fundación Federico Engels'e [Friedrich Engels Vakfı’na]
teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Dünya genelinde
ezenler ve sömürenler tarafından statükoyu korumak amacıyla, sınıf mücadeleleri
kapsamında yaratılan kafa karışıklıkları, tahrifatlar ve saptırmalar denizinde
tarihsel gerçekleri yeniden ortaya çıkarmak çok büyük bir önem taşımaktadır.
Din konusunda
uzman değilim ama dinin büyük bir gerçeği içerdiğine inanıyorum: cehennemin
varlığı. Ancak sadece yeri konusunda küçük bir hata yapılıyor. Cehennem yerin
altında değil, yeryüzünde, özel üretim ve sermaye imparatorluğunun egemenliği
altında bulunuyor. Bu cehennemde, insanlığın dörtte üçü ya da belki daha
fazlası yaşıyor. Gerçekleştirilen tüm teknolojik ve bilimsel ilerlemeler,
işçileri ve doğal kaynakları daha etkin bir biçimde sömürmek için kullanılıyor.
Açlıktan ölmek ya
da akıllı bombalarla ölmek arasında büyük bir seçim yapmak gerekiyor.
Aklımıza şu önemli
soru geliyor.
Ekim 1917'deki o muazzam
devrimi gerçekleştirmeye değer miydi? Stalinizm tarafından tahrip edilerek on
milyonlarca insanın ölümüne ve devrimci hareketlerin büyük çoğunluğunun yok
olmasına neden olan bu devrim, kapitalizmin en yıkıcı ve asalak evresinde bu
sistemin hayatta kalmasına yardımcı oldu.
Bu sorunun cevabı
çok açık ve bu konuda hiçbir kuşkuya yer yok. İnsanlığı kapitalizm ve
bürokratik totalitarizm cehenneminden çıkarmak, insanın artık bir değer olarak
kullanılmayacağı ve hak ettiği yeri alacağı yeni bir uygarlığa ulaşmak için;
bütün bunları yapabilmek için hiçbir fedakârlık çok büyük ya da boşuna
olmayacaktır.
Aklıma
Trotskiy'in 4’üncü Enternasyonal'in kuruluşu vesilesiyle Amerikalı yoldaşlara hitaben
söylediği şu sözler geliyor:
“Dünya üzerinde
bundan daha büyük bir görev asla olmadı; partimiz bizden kendimizi tamamen ve
bir bütün olarak vermemizi istiyor. Ama karşılığında bize en yüksek tatmin
duygusunu veriyor: daha iyi bir geleceğin inşa edilmesine katılıyor olmanın
bilinci. Omuzlarımızda insanlığın umutlarının bir parçasını taşıyoruz ve
böylece hayatımızı boşuna yaşamamış olacağız.”
Devrimci Lev
Trotskiy'in yaşamı bu sözleri doğrular niteliktedir. Tümüyle devrime adanmış ve
en nihayetinde devrim uğruna feda edilen bir yaşam.
Trotskiy,
bürokrasinin devrimi köstekleyen rolünü herkesten daha iyi anlamıştı. Yaşamının
en önemli bölümü olarak gördüğü son kısmında, yeni bir devrimci öncü inşa etme
ve Stalin'in bürokratik rejimine karşı mücadeleyi sürdürme, onun maskesini
düşürme çabasına girişti. Trotskiy'in bu mücadelesi ve gösterdiği cesaret,
Kremlin'deki zorbanın yüreğine korku saldı. Bu durum, LD’nin (Trotskiy) öldürülmesini
Stalin'in başlıca hedefi haline getirdi.
Stalin,
Trotskiy'i öldürebilmek için sınırsız ekonomik ve insan kaynağı tahsis etti ve
nihayet 20 Ağustos 1940'ta amacına ulaştı.
Stalin ve
cellatları, giderek daha fazla, tarihin çöplüğünde, Neroların ve Caligulaların
dehşet galerilerinde hak ettikleri yere yerleşiyorlar.
Karşınızda
konuşan kişi, Seva Volkov, Lev Trotskiy'in Meksika'daki yaşamının son dönemine
tanıklık etmiş ve halen hayatta olan son kişidir.
Ağustos 1939'da
Trotskiy ve Natalya ile yakın dost olan Rosmerlerle birlikte, daha önce Lev
Sedov'un dul eşiyle yaşadığım Paris'ten Meksika'ya geldim. Bu büyük bir
değişiklikti.
Jeanne ile
Paris'teki yaşam, eşini, Lev Sedov'u kaybetmenin acısını yaşadığı için bir
hayli zordu. 13 yaşındayken Meksika'nın Coyoacan şehrindeki -Viyana 19- eve
geldim. Orayı küçük bir topluluk ve büyük bir aile olarak hatırlıyorum.
Sosyalizmin küçük bir öncüsü; çalışma, dayanışma ve insani değerleri barındıran
bir atmosfer... Şimdi görüyorum ki orası siyasal mücadelenin bir kışlasıymış.
Natalya ve Lev Trotskiy'in etrafında farklı uluslardan, ama esas olarak ABD'den
gelen bir grup genç yoldaş vardı; bunlar gönüllülerdi. Ve evde yapılan işlere
katılıyorlardı: koruma görevi ve sekreterlik...
Evde her zaman
yapılacak çok iş vardı. Trotskiy çok aktif ve canlıydı. Günlerinin sayılı
olduğunu çok iyi biliyordu ve kalan bu az zamanda mümkün olduğunca çok iş
yapmak istiyordu. Yoldaşların siyasi eğitimini asla aksatmadı. Bürosunda
öğleden sonraları ya da akşamları sık sık toplantılar düzenlenir, tartışmalar
ve polemikler yapılırdı.
LD'nin (Trotskiy)
öne çıkan özelliklerinden biri sahip olduğu olağanüstü mizah duygusu,
yoldaşlarına gösterdiği ilgi ve insani sıcaklığıydı; ancak aynı zamanda
kurallar ve düzen konusunda da çok katıydı. Bir keresinde genç bir koruma
görevlisi, Sheldon Hart, kapıyı açık bırakmıştı. Trotskiy öngörülü bir sezgiyle
bu hatanın bağışlanamayacağını ve ilk kurbanın kendisi olabileceğini söyledi.
LD'nin
belirtilmesi gereken bir diğer özelliği de insan emeğine duyduğu büyük
saygıydı. Ayrıcalıkları ya da ayrımcılığı kabul etmezdi. Bir keresinde evde
foseptik çukuruyla ilgili bir sorun yaşandığını hatırlıyorum; Trotskiy bizzat
eline bir kazma almış ve lağımı temizleme işine girişmişti.
André
Malraux'nun, onu kızdırmak için ölüm hakkındaki duygularını sorduğu zaman
yaptığı bir yorumu hatırlıyorum. Trotskiy, sakin bir üslupla, bir insan
hayattaki hedefini gerçekleştirdiğinde ölümün bir sorun olmadığını söylemişti.
Evde çok canlı
bir hareketlilik vardı. Frida'nın evinden taşınalı çok olmamıştı. Evin yarısı
yıkık bir haldeydi ve çok fazla tadilat gerekiyordu. Meksikalı bir yoldaş,
Mequiades, tavuk kafeslerini ve tavşan kulübelerini inşa etti. Ayrıca,
profesyonel fotoğrafçı ve uzman bir elektrikçi olan Alex Buckman güvenlik
sistemini kurdu. En iyi fotoğraf arşivi ve Trotskiy’in son fotoğrafları, kısa
bir süre önce ölen Alex Buckman tarafından çekilmişti.
Evle ilgili
olarak başka yerlerde yapılan anlatımlarda çok sayıda hata ve tahrifat
bulunmaktadır. Başlangıçta ev hiç de bir kale değildi. Sadece belirli bir
yüksekliğe sahip olan duvarlarımız vardı ve içeride, kopmaları halinde alarmı
çalıştıran bazı kablolar döşenmişti; ancak güvercinler yüzünden başımız çok
ağrımıştı.
Meksika'daki
Stalinist basın, sürekli olarak Trotskiy'e saldırıyor ve ona iftiralar
atıyordu. Moskova'dan binlerce ruble getirildi ve bu paralar, yolsuzluğa
bulaşmış gazetecilere cömertçe dağıtıldı.
1940 yılının
başında, iftiraların ve saldırıların sayısında bir artış olduğunu gördük. Bunun
üzerine Trotskiy şu yorumu yaptı: “Görünüşe göre bu gazeteciler, kalemlerini
makineli tüfeklerle değiştirmek üzereler.” 24 Mayıs günü, ressam Alvaro
Siqueiros'un liderliğindeki bir terörist çetesi eve girdi ve evin kontrolünü
ele geçirdi. Bir grup, nöbetçi kulübelerinin önündeki bir ağacın arkasında
mevzilendi. Öyle bir ateş açtılar ki koruma görevlileri hareket edemez hale
geldi. Başka bir grup ise LD ve Natalya'nın peşine düştü ve bir Thompson ile üç
farklı açıdan karanlığa ateş etti. Teröristlerden biri, benim uyuduğum odaya
girdi ve o da ateş açtı. Trotskiy'in hayatta kalması gerçek bir mucizeydi. Bu,
kısmen Natalya'nın hızlı tepki gösterip onu bir masanın altına iterek kendi
vücuduyla koruması sayesinde oldu. Trotskiy, aldığı uyku haplarının etkisiyle
uykulu bir haldeydi. İlk izlenimi, bunun havai fişeklerin atıldığı bir tür
Meksika'ya özgü bir dini kutlama olduğuydu. Ancak barut kokusu ve saldırının
yakınlığı, onu durumun başka türlü olduğuna ikna etti.
Saldırganlar
gittikten sonra Trotskiy'in sesini duyduğumuzu ve evin yakınlarındaki kanalda
hareket eden bir gölgeye doğru silahıyla ateş ettiğini hatırlıyorum. Çok
geçmeden ailenin tüm üyeleri ve evde bulunan herkes bir araya geldi. Trotskiy,
bu saldırıdan canını kurtarmış olmanın sevincini yaşıyordu. Kısa bir süre sonra
telefonun çaldığını ve Trotskiy'in telefonu açıp küfretmeye başladığını da
hatırlıyorum. Belli ki kendisine saldıranların bu şekilde bilgi almaya
çalıştıklarını düşünüyordu. Ancak ortamın daha sakin bir hale gelmesine neden
olan bir ayrıntı vardı; o da Sheldon'ın saldırganlar tarafından kaçırılmış
olmasıydı.
Saldırıdan sonra,
Amerikalı Trotskist partinin yardımıyla evde bazı değişiklikler yapıldı: demir
kapılar, yeni pencereler ve koruma görevlileri için kuleler yerleştirildi...
Trotskiy, tüm bu çalışmaların ne ölçüde işe yarayacağı konusunda biraz
şüpheciydi. Bir sonraki saldırının aynı türden bir saldırı olmayacağına
inanıyordu. Ve haklıydı da. Sylvia Ageloff'un erkek arkadaşı olan ve siyasetle
hiçbir ilgisi bulunmayan Jackson'ın -cömert bir iş adamı olan ve koruma
görevlilerine dostça davranan bir kişinin- GPU ajanı olduğunu kimse tahmin
edemezdi. Nihayetinde, bu kişi Stalin'in isteklerini yerine getirmeyi başardı.
20 Ağustos günü
okuldan dönüyordum ve uzun bir yürüyüş mesafesine sahip olan Viyana
Caddesi'nden geçiyordum. Evden üç blok uzaktayken bir şeyler olduğunu fark
ettim. Acele etmeye başladım ve endişeliydim. Açık olan kapının yanında birkaç
polis memuru vardı. Yanlış park edilmiş bir araba gözüme çarptı. İçeri girdim
ve korumalardan biri olan Harold Robbins'i gördüm, elinde silah vardı ve çok
tedirgindi. Ona, “Neler oluyor?" diye sordum. Şöyle cevap verdi: “Jackson,
Jackson...” Önce anlamadım ve yürümeye devam ettim. İki polis memurunun
yanında, yüzü kanlar içinde bir adam gördüm. Çok kötü bir durumdaydı; bağırıyor
ve çığlık atıyordu.
Bu sahne bana her
zaman, büyük Stalinist “kahramanların” aldıkları tutumla karşılaştırıldığında,
Trotskistlerin nasıl GPU'nun kurşunları altında, “Yaşasın Lenin ve Trotskiy!”
diye bağırarak ve Enternasyonal'i söyleyerek direndiklerini ve
öldüklerini hatırlatıyor.
Trotskiy, hâlâ
Jackson'ın öldürülmemesi gerektiğini söyleyebilecek dirayete sahipti.
Jackson'ın canlı kalması çok daha yararlıydı. Koruma görevlileri Jackson'ı
dövdüler. Hansen, onu döverken elini kırdı. Bu adam, Healy tarafından ajan
olmakla suçlandı.[*]
Sözlerimi
Trotskiy'in vasiyetinin
son cümleleriyle bitirmek istiyorum.
“Hayat çok güzel.
Gelecek kuşaklar, onu tüm kötülüklerden, baskılardan ve şiddetten arındırsın ve
tadını doyasıya çıkarabilsin.”
Çok önemli
olduğunu düşündüğüm bir cümleyi atlamışım. “Partimize birçok yeni yoldaş
gerekli siyasi eğitimi almadan katılacaktır ve onları eğitmek ve yetiştirmek
daha deneyimli olan yoldaşların görevidir.” Burada düzenlenen bu eğitim
çalışmasının amacı da tam olarak budur.
[*] Esteban
Volkov'dan farklı olarak, bugüne kadar ortaya çıkmış olan kanıtların, Hansen'in
Sosyalist İşçi Partisi ve dünya Trotskist hareketi içinde, önce Sovyet gizli
polisi ve 1940'tan itibaren de ABD hükümeti için çalışan bir muhbir olduğunu
açıkça ortaya koyduğunu düşünüyorum. Ayrıca, 2003 yılında bu konuşmayı yaptığı
sırada Volkov'un Robert Sheldon Harte'ın da Stalinist bir ajan olduğundan
haberdar olmadığı anlaşılıyor (k.ü.).
Kaynak: “EstebanVolkov speaks in Barcelona”, In Defence of Marxism
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder