06 Ocak 2025

Çeviri:

Esteban Volkov'un Barselona'da yaptığı konuşma

Esteban Volkov, 2003

Trotskiy'in torunu Esteban Volkov'un, dedesinin öldürülmesinin yıldönümü vesilesiyle Temmuz 2003 sonunda İspanya’nın Barselona şehrinde, bir siyasi eğitim çalışması kapsamında yaptığı konuşmanın metni.

Esteban Volkov

[Konuşma metni İspanyolcadan İngilizceye çevrilmiştir.]

Her şeyden önce tüm yoldaşlara ve Fundación Federico Engels'e [Friedrich Engels Vakfı’na] teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Dünya genelinde ezenler ve sömürenler tarafından statükoyu korumak amacıyla, sınıf mücadeleleri kapsamında yaratılan kafa karışıklıkları, tahrifatlar ve saptırmalar denizinde tarihsel gerçekleri yeniden ortaya çıkarmak çok büyük bir önem taşımaktadır.

Din konusunda uzman değilim ama dinin büyük bir gerçeği içerdiğine inanıyorum: cehennemin varlığı. Ancak sadece yeri konusunda küçük bir hata yapılıyor. Cehennem yerin altında değil, yeryüzünde, özel üretim ve sermaye imparatorluğunun egemenliği altında bulunuyor. Bu cehennemde, insanlığın dörtte üçü ya da belki daha fazlası yaşıyor. Gerçekleştirilen tüm teknolojik ve bilimsel ilerlemeler, işçileri ve doğal kaynakları daha etkin bir biçimde sömürmek için kullanılıyor.

Açlıktan ölmek ya da akıllı bombalarla ölmek arasında büyük bir seçim yapmak gerekiyor.

Aklımıza şu önemli soru geliyor.

Ekim 1917'deki o muazzam devrimi gerçekleştirmeye değer miydi? Stalinizm tarafından tahrip edilerek on milyonlarca insanın ölümüne ve devrimci hareketlerin büyük çoğunluğunun yok olmasına neden olan bu devrim, kapitalizmin en yıkıcı ve asalak evresinde bu sistemin hayatta kalmasına yardımcı oldu.

Bu sorunun cevabı çok açık ve bu konuda hiçbir kuşkuya yer yok. İnsanlığı kapitalizm ve bürokratik totalitarizm cehenneminden çıkarmak, insanın artık bir değer olarak kullanılmayacağı ve hak ettiği yeri alacağı yeni bir uygarlığa ulaşmak için; bütün bunları yapabilmek için hiçbir fedakârlık çok büyük ya da boşuna olmayacaktır.

Aklıma Trotskiy'in 4’üncü Enternasyonal'in kuruluşu vesilesiyle Amerikalı yoldaşlara hitaben söylediği şu sözler geliyor:

“Dünya üzerinde bundan daha büyük bir görev asla olmadı; partimiz bizden kendimizi tamamen ve bir bütün olarak vermemizi istiyor. Ama karşılığında bize en yüksek tatmin duygusunu veriyor: daha iyi bir geleceğin inşa edilmesine katılıyor olmanın bilinci. Omuzlarımızda insanlığın umutlarının bir parçasını taşıyoruz ve böylece hayatımızı boşuna yaşamamış olacağız.”

Devrimci Lev Trotskiy'in yaşamı bu sözleri doğrular niteliktedir. Tümüyle devrime adanmış ve en nihayetinde devrim uğruna feda edilen bir yaşam.

Trotskiy, bürokrasinin devrimi köstekleyen rolünü herkesten daha iyi anlamıştı. Yaşamının en önemli bölümü olarak gördüğü son kısmında, yeni bir devrimci öncü inşa etme ve Stalin'in bürokratik rejimine karşı mücadeleyi sürdürme, onun maskesini düşürme çabasına girişti. Trotskiy'in bu mücadelesi ve gösterdiği cesaret, Kremlin'deki zorbanın yüreğine korku saldı. Bu durum, LD’nin (Trotskiy) öldürülmesini Stalin'in başlıca hedefi haline getirdi.

Stalin, Trotskiy'i öldürebilmek için sınırsız ekonomik ve insan kaynağı tahsis etti ve nihayet 20 Ağustos 1940'ta amacına ulaştı.

Stalin ve cellatları, giderek daha fazla, tarihin çöplüğünde, Neroların ve Caligulaların dehşet galerilerinde hak ettikleri yere yerleşiyorlar.

Karşınızda konuşan kişi, Seva Volkov, Lev Trotskiy'in Meksika'daki yaşamının son dönemine tanıklık etmiş ve halen hayatta olan son kişidir.

Ağustos 1939'da Trotskiy ve Natalya ile yakın dost olan Rosmerlerle birlikte, daha önce Lev Sedov'un dul eşiyle yaşadığım Paris'ten Meksika'ya geldim. Bu büyük bir değişiklikti.

Jeanne ile Paris'teki yaşam, eşini, Lev Sedov'u kaybetmenin acısını yaşadığı için bir hayli zordu. 13 yaşındayken Meksika'nın Coyoacan şehrindeki -Viyana 19- eve geldim. Orayı küçük bir topluluk ve büyük bir aile olarak hatırlıyorum. Sosyalizmin küçük bir öncüsü; çalışma, dayanışma ve insani değerleri barındıran bir atmosfer... Şimdi görüyorum ki orası siyasal mücadelenin bir kışlasıymış. Natalya ve Lev Trotskiy'in etrafında farklı uluslardan, ama esas olarak ABD'den gelen bir grup genç yoldaş vardı; bunlar gönüllülerdi. Ve evde yapılan işlere katılıyorlardı: koruma görevi ve sekreterlik...

Evde her zaman yapılacak çok iş vardı. Trotskiy çok aktif ve canlıydı. Günlerinin sayılı olduğunu çok iyi biliyordu ve kalan bu az zamanda mümkün olduğunca çok iş yapmak istiyordu. Yoldaşların siyasi eğitimini asla aksatmadı. Bürosunda öğleden sonraları ya da akşamları sık sık toplantılar düzenlenir, tartışmalar ve polemikler yapılırdı.

LD'nin (Trotskiy) öne çıkan özelliklerinden biri sahip olduğu olağanüstü mizah duygusu, yoldaşlarına gösterdiği ilgi ve insani sıcaklığıydı; ancak aynı zamanda kurallar ve düzen konusunda da çok katıydı. Bir keresinde genç bir koruma görevlisi, Sheldon Hart, kapıyı açık bırakmıştı. Trotskiy öngörülü bir sezgiyle bu hatanın bağışlanamayacağını ve ilk kurbanın kendisi olabileceğini söyledi.

LD'nin belirtilmesi gereken bir diğer özelliği de insan emeğine duyduğu büyük saygıydı. Ayrıcalıkları ya da ayrımcılığı kabul etmezdi. Bir keresinde evde foseptik çukuruyla ilgili bir sorun yaşandığını hatırlıyorum; Trotskiy bizzat eline bir kazma almış ve lağımı temizleme işine girişmişti.

André Malraux'nun, onu kızdırmak için ölüm hakkındaki duygularını sorduğu zaman yaptığı bir yorumu hatırlıyorum. Trotskiy, sakin bir üslupla, bir insan hayattaki hedefini gerçekleştirdiğinde ölümün bir sorun olmadığını söylemişti.

Evde çok canlı bir hareketlilik vardı. Frida'nın evinden taşınalı çok olmamıştı. Evin yarısı yıkık bir haldeydi ve çok fazla tadilat gerekiyordu. Meksikalı bir yoldaş, Mequiades, tavuk kafeslerini ve tavşan kulübelerini inşa etti. Ayrıca, profesyonel fotoğrafçı ve uzman bir elektrikçi olan Alex Buckman güvenlik sistemini kurdu. En iyi fotoğraf arşivi ve Trotskiy’in son fotoğrafları, kısa bir süre önce ölen Alex Buckman tarafından çekilmişti.

Evle ilgili olarak başka yerlerde yapılan anlatımlarda çok sayıda hata ve tahrifat bulunmaktadır. Başlangıçta ev hiç de bir kale değildi. Sadece belirli bir yüksekliğe sahip olan duvarlarımız vardı ve içeride, kopmaları halinde alarmı çalıştıran bazı kablolar döşenmişti; ancak güvercinler yüzünden başımız çok ağrımıştı.

Meksika'daki Stalinist basın, sürekli olarak Trotskiy'e saldırıyor ve ona iftiralar atıyordu. Moskova'dan binlerce ruble getirildi ve bu paralar, yolsuzluğa bulaşmış gazetecilere cömertçe dağıtıldı.

1940 yılının başında, iftiraların ve saldırıların sayısında bir artış olduğunu gördük. Bunun üzerine Trotskiy şu yorumu yaptı: “Görünüşe göre bu gazeteciler, kalemlerini makineli tüfeklerle değiştirmek üzereler.” 24 Mayıs günü, ressam Alvaro Siqueiros'un liderliğindeki bir terörist çetesi eve girdi ve evin kontrolünü ele geçirdi. Bir grup, nöbetçi kulübelerinin önündeki bir ağacın arkasında mevzilendi. Öyle bir ateş açtılar ki koruma görevlileri hareket edemez hale geldi. Başka bir grup ise LD ve Natalya'nın peşine düştü ve bir Thompson ile üç farklı açıdan karanlığa ateş etti. Teröristlerden biri, benim uyuduğum odaya girdi ve o da ateş açtı. Trotskiy'in hayatta kalması gerçek bir mucizeydi. Bu, kısmen Natalya'nın hızlı tepki gösterip onu bir masanın altına iterek kendi vücuduyla koruması sayesinde oldu. Trotskiy, aldığı uyku haplarının etkisiyle uykulu bir haldeydi. İlk izlenimi, bunun havai fişeklerin atıldığı bir tür Meksika'ya özgü bir dini kutlama olduğuydu. Ancak barut kokusu ve saldırının yakınlığı, onu durumun başka türlü olduğuna ikna etti.

Saldırganlar gittikten sonra Trotskiy'in sesini duyduğumuzu ve evin yakınlarındaki kanalda hareket eden bir gölgeye doğru silahıyla ateş ettiğini hatırlıyorum. Çok geçmeden ailenin tüm üyeleri ve evde bulunan herkes bir araya geldi. Trotskiy, bu saldırıdan canını kurtarmış olmanın sevincini yaşıyordu. Kısa bir süre sonra telefonun çaldığını ve Trotskiy'in telefonu açıp küfretmeye başladığını da hatırlıyorum. Belli ki kendisine saldıranların bu şekilde bilgi almaya çalıştıklarını düşünüyordu. Ancak ortamın daha sakin bir hale gelmesine neden olan bir ayrıntı vardı; o da Sheldon'ın saldırganlar tarafından kaçırılmış olmasıydı.

Saldırıdan sonra, Amerikalı Trotskist partinin yardımıyla evde bazı değişiklikler yapıldı: demir kapılar, yeni pencereler ve koruma görevlileri için kuleler yerleştirildi... Trotskiy, tüm bu çalışmaların ne ölçüde işe yarayacağı konusunda biraz şüpheciydi. Bir sonraki saldırının aynı türden bir saldırı olmayacağına inanıyordu. Ve haklıydı da. Sylvia Ageloff'un erkek arkadaşı olan ve siyasetle hiçbir ilgisi bulunmayan Jackson'ın -cömert bir iş adamı olan ve koruma görevlilerine dostça davranan bir kişinin- GPU ajanı olduğunu kimse tahmin edemezdi. Nihayetinde, bu kişi Stalin'in isteklerini yerine getirmeyi başardı.

20 Ağustos günü okuldan dönüyordum ve uzun bir yürüyüş mesafesine sahip olan Viyana Caddesi'nden geçiyordum. Evden üç blok uzaktayken bir şeyler olduğunu fark ettim. Acele etmeye başladım ve endişeliydim. Açık olan kapının yanında birkaç polis memuru vardı. Yanlış park edilmiş bir araba gözüme çarptı. İçeri girdim ve korumalardan biri olan Harold Robbins'i gördüm, elinde silah vardı ve çok tedirgindi. Ona, “Neler oluyor?" diye sordum. Şöyle cevap verdi: “Jackson, Jackson...” Önce anlamadım ve yürümeye devam ettim. İki polis memurunun yanında, yüzü kanlar içinde bir adam gördüm. Çok kötü bir durumdaydı; bağırıyor ve çığlık atıyordu.

Bu sahne bana her zaman, büyük Stalinist “kahramanların” aldıkları tutumla karşılaştırıldığında, Trotskistlerin nasıl GPU'nun kurşunları altında, “Yaşasın Lenin ve Trotskiy!” diye bağırarak ve Enternasyonal'i söyleyerek direndiklerini ve öldüklerini hatırlatıyor.

Trotskiy, hâlâ Jackson'ın öldürülmemesi gerektiğini söyleyebilecek dirayete sahipti. Jackson'ın canlı kalması çok daha yararlıydı. Koruma görevlileri Jackson'ı dövdüler. Hansen, onu döverken elini kırdı. Bu adam, Healy tarafından ajan olmakla suçlandı.[*]

Sözlerimi Trotskiy'in vasiyetinin son cümleleriyle bitirmek istiyorum.

“Hayat çok güzel. Gelecek kuşaklar, onu tüm kötülüklerden, baskılardan ve şiddetten arındırsın ve tadını doyasıya çıkarabilsin.”

Çok önemli olduğunu düşündüğüm bir cümleyi atlamışım. “Partimize birçok yeni yoldaş gerekli siyasi eğitimi almadan katılacaktır ve onları eğitmek ve yetiştirmek daha deneyimli olan yoldaşların görevidir.” Burada düzenlenen bu eğitim çalışmasının amacı da tam olarak budur.

[*] Esteban Volkov'dan farklı olarak, bugüne kadar ortaya çıkmış olan kanıtların, Hansen'in Sosyalist İşçi Partisi ve dünya Trotskist hareketi içinde, önce Sovyet gizli polisi ve 1940'tan itibaren de ABD hükümeti için çalışan bir muhbir olduğunu açıkça ortaya koyduğunu düşünüyorum. Ayrıca, 2003 yılında bu konuşmayı yaptığı sırada Volkov'un Robert Sheldon Harte'ın da Stalinist bir ajan olduğundan haberdar olmadığı anlaşılıyor (k.ü.).

Kaynak:EstebanVolkov speaks in Barcelona”, In Defence of Marxism

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder