Çeviri:
Trotskiy'in torunu Sovyetler Birliği'ne geri döndü
Lev
Trotskiy’in torunu Esteban (Sieva) Volkov ile bu söyleşi, Socialist Action gazetesinin editörü Alan Benjamin
tarafından 23 Aralık 1988’de yapılmıştır.
Esteban Volkov |
Esteban Volkov:
Aralık ayı başında Pierre Broué'den bir telefon aldım, bana Moskova'dan yeni
döndüğünü ve kız kardeşim Saşa'yı [Aleksandra Sahvalova, Volkov'un üvey kız
kardeşi] bulduğunu söyledi. Fakat Saşa'nın ölümcül derecede hasta olduğunu ve
muhtemelen fazla ömrünün kalmadığını da belirtti. Ertesi gün eşim Palmira ile
birlikte Sovyetler Birliği'ne vize başvurusunda bulunmak üzere Meksiko'daki
Sovyet Büyükelçiliği'ne gittik. Üç gün sonra vizemizin Moskova'da onaylandığını
bildiren bir telefon aldık.
S.A.: Bunca
yıl sonra kız kardeşinizin hâlâ hayatta olduğunu size düşündüren neydi?
Volkov: Bundan
yaklaşık 12 yıl önce, Leova’nın [Trotskiy’in oğlu Lev Sedov] yakın çalışma
arkadaşı olan ve o dönemde New York’ta yaşayan Lola Galin, bana Boris
Pasternak’ın hayat arkadaşı Olga İvinskaya’nın yazdığı bir kitap hakkında çıkmış
birkaç eleştiri yazısı gönderdi.
Olga İvinskaya
anılarında kız kardeşimden bahsediyor. Hapishaneye ilk gönderildiğinde, Lev
Davidoviç’e [Trotskiy] şaşırtıcı derecede benzeyen genç bir kadınla aynı
hücreye konulmuş. Kadına “İhtiyar” ile bir akrabalığı olup olmadığını sormuş.
Genç kadın onun torunu olduğunu söylemiş. İki kadın iyi arkadaş olmuşlar ve bu
arkadaşlık günümüze dek devam etmiş.
Geçtiğimiz 10 yıl
boyunca pek çok kez kız kardeşimi bulmaya çalıştım ama bir sonuç alamadım. Saşa
bundan yaklaşık altı hafta önce ortaya çıkmaya ve Lev Davidoviç'in torunu
olduğunu kamuoyuna açıklamaya karar verdi.
S.A.: Bize
seyahatinizden bahsedin.
Volkov:
Moskova'daki havaalanına vardığımızda, yanımda Paris ve Roma'daki bir dizi
siyasi etkinlik sırasında edindiğim bazı kişisel belgeler vardı. Gümrük
yetkilileri bu evrakı görünce bizi bir kenara çektiler, belgelerime el koydular
ve üstlerini çağırdılar.
Üst düzey
yetkililer geldiğinde, el konulan eşyalarımın iade edilmesini emrettiler ve
bizi serbest bıraktılar. Anlaşılan glasnost bir hayli yol kat etmiş.
Aynı akşam kız
kardeşimin evine gittik. Birbirimizi gördüğümüzde ne kadar sevindiğimizi tahmin
edebilirsiniz. Kanseri ileri bir aşamada olmasına rağmen hep güler yüzlü ve
iyimserdi. [Saşa, Sieva’nın Sovyetler Birliği’ne geri dönmesinden üç ay sonra,
10 Mart 1989’da öldü – ed.]
S.A.: Pierre
Broué’ye göre, o da sizin hayatta olduğunuzu bilmiyormuş.
Volkov: Bu doğru.
Uluslararası Kızılhaç ve diğer kurumlar aracılığıyla benimle ilgili bilgi
almaya çalıştığını söyledi. Meksika’da olduğumu ona hiç söylememiş olmaları
inanılması zor bir durum. Sanki ben gizli bir hayat sürüyormuşum gibi.
S.A.: Bize kız
kardeşinizden bahsedin. Isaac Deutscher'e göre, 1930'ların ortalarında Stalin
tarafından diğer “Halk Düşmanlarının Çocukları” ile birlikte hapsedilmişti.
Volkov: Aslında
bu doğru değil. Stalin onun hayatını bağışlayıp bir tür rehine olarak tutmaya
karar vermiş. [Trotskiy'in en büyük kızı Zina 1931'de tüberküloza
yakalandığında, tedavi olmak için Berlin'e gitti, ancak Stalin yalnızca iki
çocuğundan birini yanına almasına izin verdi. Zina 5 yaşındaki Sieva'yı yanına
aldı ve 8 yaşındaki Saşa'yı geride bıraktı - ed.]
Saşa 1949 yılına
kadar gözaltına alınmamış. Bundan önce babaannesiyle, yani Zina'nın ilk kocası
Sahar Moglin'in annesiyle birlikte yaşıyormuş. [Zina, Saşa doğduktan iki yıl
sonra Platon İ. Volkov adında bir öğretmenle yeniden evlendi. Ondan da Sieva
adında bir çocuğu oldu -ed.]
Gözaltına
alındıktan sonra Saşa, beş ay hapiste kalmış. Daha sonra Kazakistan’ın Balkaş
kentinde 10 yıl sürgün cezasına çarptırılmış. Ancak Stalin'in ölümüyle bu ceza
beş yıla indirilmiş.
Sürgün sırasında
Anatoliy Pahvalov adında bir mühendis olan şimdiki kocasıyla tanışmış ve ondan
şu anda 26 yaşında olan Olga adında bir kızı olmuş. Olga'nın 5 yaşında bir oğlu
var. Saşa da bir kimya mühendisidir.
S.A.: Dedesi
hakkında ne düşünüyor?
Volkov: Ona
hedeflerimden ve tutkularımdan birinin dedemiz hakkındaki tüm gerçeğin ortaya
konulması, adının temize çıkarılması ve bu kanlı Stalinist zulmün milyonlarca
masum kurbanı için nihayet adaletin yerini bulmasını sağlamak olduğunu
söyledim. Bu görüşlere tamamen katıldığını belirtti. Lev Davidoviç'e derin bir
hayranlık duyduğunu dile getirdi.
S.A.:
Moskova'da kaldığınız süre boyunca başka insanlarla görüştünüz mü?
Volkov: Evet.
Gorbaçov yanlısı aylık Ogonyok dergisinin film ekibi, Lev Davidoviç'in
Meksika'daki son yılları hakkında benimle uzun bir söyleşi yaptı ve kız
kardeşimle de ilk kez, hayat hikâyesi üzerine bir röportaj gerçekleştirdiler.
Memorial grubu
ile de bir araya geldik. Örgüt yöneticileri bizi, girişinde Lev Davidoviç'in
büyük bir fotoğrafının göze çarpan bir biçimde sergilendiği Halkın Evi adını
verdikleri ofislerine davet ettiler. Fotoğrafın altında insanları Trotskiy'in
itibarının iade edilmesini talep eden bir dilekçeyi imzalamaya çağıran büyük
bir yazı bulunuyordu.
Oraya
vardığımızda, yan taraftaki bir oditoryumda yapılan grup toplantısında birkaç söz
söylemem rica edildi. Bana orada yaklaşık 500 kişinin bulunduğu söylendi.
Ben de gruba
hitap ederek yaptıkları muhteşem çalışmayı takdirle karşıladığımı belirttim.
Ardından, istek üzerine, Lev Davidoviç'e dair hatıralarımı ayrıntılı bir biçimde
anlattım ve yönelttikleri birçok soruyu yanıtladım.
S.A.:
Yorumlarınız nasıl karşılandı?
Volkov: Büyük bir
coşkuyla karşılandı. Onlara çalışmalarını sürdürmelerini ve hedeflerinden
şaşmamalarını tavsiye ettim. Onlar da mücadelemizin ortak bir mücadele olduğunu
söylediler.
Kaynak: “Trotsky’s Grandson Returns to the Soviet
Union”, Gorbachev's U.S.S.R.: Is Stalinism Dead? içinde, Editör: Carl
Finamore, 1. Baskı, 1989, San Francisco, s. 100-102
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder