09 Ağustos 2025

Anatoliy Çernyayev'in 1972 günlüğünden (6)

Şostakoviç’in trajedisi

Anatoliy Çernyayev, 1972 yılına ait günlüğünde, 16 Nisan’da arkadaşı Sovyet şairi Boris Slutskiy [*] ve eşi Tanya’yı evlerinde ziyaret ettiğinden söz eder. Ziyaret sırasında Slutskiy, Sovyet heykeltıraş Sergey Konenkov (1874-1971) ve besteci Dimitriy Şostakoviç (1906-1975) hakkında ilginç bir bilgi aktarır:

Boris bize Konenkov ve Şostakoviç’ten de bahsetti. Son on beş yıldır yalnızca kendi adlarına yayımlanan makaleleri yazmamakla kalmamışlar, onları okumamışlar bile.

Boris Slutskiy
Slutskiy’in sözünü ettiği bu iki isim, yalnızca Sovyet değil, dünya kültür hayatının da dev figürleriydi. Konenkov, “Rus Rodin’i” olarak anılan önemli bir heykeltıraştı; Şostakoviç ise özellikle senfonik müzik alanında eşsiz eserler vermiş, 20. yüzyılın en büyük bestecilerinden biriydi.

Sergey Konenkov
Hiç kuşkusuz, Şostakoviç ve Konenkov’un Sovyet basınında çıkan, kendi imzalarını taşıyan ancak yazımına hiçbir katkıda bulunmadıkları bu metinleri yayımlandıktan sonra okumayı reddetmeleri (ve muhtemelen bu tutumlarını Stalinist bürokrasiye hissettirmeleri), pasif bir protesto biçimiydi. Kendi adlarıyla yayımlanmış, içeriğini kısmen veya çoğu durumda tamamen onaylamadıkları bu metinlerle aralarına, rejimle doğrudan çatışmaya girmeden bir mesafe koymak istedikleri anlaşılıyor.

Dimitriy Şostakoviç
Stalinist rejimler dâhil olmak üzere herhangi bir baskıcı rejimin, bir büyük sanatçının veya kültür insanının yazmadığı bir metni -buna kendi yazdığı ama iradesi dışında üzerinde değişiklik yapılmış metinleri de eklemek gerekir- onun adıyla yayımlatmasına, acaba “tersten intihal” denebilir mi? Bildiğim kadarıyla bu tür vakaları tanımlamak için yerleşmiş evrensel bir terim bulunmuyor. Biraz düşününce akla şu alternatifler gelebilir: “Zorla atfedilmiş yazarlık”, “imza zorbalığı”, “hayali yazarlık” ya da biraz uzun olsa da “propaganda yoluyla kimlik istismarı”… 

Bu tiksindirici uygulamanın nasıl adlandırılması gerektiği sorusuna, kısa bir blog yazısı çerçevesinde doyurucu bir cevap vermek kolay değil elbette.

Gelelim Şostakoviç’in Türkiye’de Stalinist Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) ve onun öncülü olan örgütlerin elinde yaşamaya devam ettiği trajediye. 1990’lı yılların başlarında, bugünkü TKP’nin öncülü olan örgütler -özellikle de bunların önderi Kemal Okuyan (nam-ı diğer Cemal Hekimoğlu)- Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği’ndeki Stalinist rejimlerin yıkılışının yarattığı şok karşısında örgüt kadrolarını bir arada tutabilme çabasının bir parçası olarak, Şostakoviç’in resmî ve sadık komünist imajını öne çıkarıyordu.

O tarihte Türkiye’de Rus müzikolog Solomon Volkov’un 1979’da İngilizce yayımlanan Testimony - The Memoirs of Dmitri Shostakovich adlı kitabı henüz pek bilinmiyordu. [**] Volkov’un kitabı, 1992 yılında Halim Spatar’ın çevirisiyle Pencere Yayınları tarafından Tanıklık Tutanağı (Şostakoviç’in Anıları) başlığıyla yayımlandı. [***]

Bu kitabın yayımlanmasından kısa bir süre sonra Okuyan ve örgütü, Şostakoviç’i “reel sosyalizmin” büyük kazanımlarından ve savunucularından biri olarak sık sık vitrine çıkarma taktiğinden vazgeçti ve konuyu derin dondurucuya aldı. Hatta o yıllarda henüz bu örgütün üyesi olan bir arkadaşım, Okuyan’ın Volkov’un kitabını okuduktan sonra çok büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını, öfkelendiğini ve Şostakoviç’e küfürler savurduğunu söylemişti.

Ancak bir süre sonra Okuyan, Şostakoviç konusunda geri adım atıp tükürdüğünü yalamaktansa, Stalinist rejimin zamanında ürettiği yalan ve çarpıtmalara dayalı malzemeyi kullanarak karşı atağa geçmenin daha doğru olacağına karar verdi. Volkov’un kitabının sahihliği konusunda yapılan uluslararası tartışmaların, Okuyan’ı Şostakoviç’i karşı tarafa kaptırmama konusunda cesaretlendirdiğine şüphe yok. [****]

TKP’nin öncülü olan örgütün yayınlarında yeniden, Şostakoviç’in Stalinist rejime sözde sıkı sıkıya bağlılığını vurgulayan yazılar yayımlanmaya başlandı. Aralık 1999’da Gelenek Yayınevi, Sovyetler Birliği’nin ünlü Progress Publishers yayınevi tarafından 1981 yılında yayımlanmış ve bestecinin sözde “kendi yazılarından ve konuşmalarından” oluşan kitabın Türkçe çevirisini bastı: Şostakoviç: Hayatı ve Eserleri. [*****] Bu kitabın arka kapağında şöyle deniyordu:

İşte bu kitapta, Şostakoviç’in hayata ve sanata bakışı, kendi dilinden aktarılıyor. (Vurgu bana ait.)

Daha sonraki yıllarda da TKP’nin yayınlarında, Şostakoviç’i rejimin deha dolu bir ürünü ve sadık destekçisi olarak resmeden yazılar yayımlanmaya devam etti. Bu arada kitap, 2010 yılında Volkan Terzioğlu’nun yaptığı yeni çeviriyle TKP’nin yayınevi Yazılama Yayınları tarafından Bir Sovyet Sanatçısı Olarak Tarihe Tanıklığım başlığıyla yeniden yayımlandı. [******] Yayınevi’nin web sitesinde kitap hakkında şu ifadelere yer veriliyor:

Bu kitapta, sistematik propaganda ve yalanla Şostakoviç’in aslında bir anti-komünist olduğu palavrasını yayanlara karşı, Şostakoviç’in Sovyetler Birliği Komünist Partisi kimliğini nasıl bir onurla taşıdığını, kendi kaleminden okuyacaksınız. Tarih, yalanları zaman içinde bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir.

Şostakoviç’in deneyimi, kendi sözleriyle bize ışık olsun, yolumuzu aydınlatsın… (Vurgular bana ait.)

Volkov’un kitabının, yazarın iddia ettiği gibi, Şostakoviç’in 1971-74 arasında kendisine dikte edip sonra bölüm bölüm kontrol ederek onayladığı notlara dayanıp dayanmadığını bilmiyorum. Tanıklık Tutanağı ile ilgili kanıtlanmamış önemli sorular ve şüphe uyandırıcı durumlar var olduğu sürece Volkov’a ve kitabına kefil olmam elbette mümkün değil.

Ancak Çernyayev’in 1972 günlüğü sayesinde, bestecinin 1950’li yılların ikinci yarısından itibaren imzasını taşıyan yazıları kendisinin kaleme almadığını ve Stalinist rejimin bu tiksindirici sahtekârlık ürünlerini okumayı kategorik olarak reddettiğini biliyoruz.

[*] Boris Slutskiy (1919-1986), Sovyet şairi ve II. Dünya Savaşı gazisi. “Cephe kuşağı” şairleri arasında sayılır; savaş deneyimlerini yalın, doğrudan bir dille aktaran eserleriyle tanınır. Stalin döneminde sadık bir Sovyet yazarı olarak kabul edilse de ölümünden sonra yayımlanan bazı şiirleri sisteme yönelik eleştiriler içerdiği için tartışma yarattı.

[**] Bu kitap ilk olarak İngilizce yayımlandı. Daha sonra 30’u aşkın dile çevrildi.

[***] Solomon Volkov, Tanıklık Tutanağı (Şostakoviç'in Anıları), çev.: Halim Spatar, Pencere Yayınları, 1992, İstanbul.

[****] Volkov’un Tanıklık Tutanağı [Testimony] adlı kitabının otantikliğine dair ciddi kuşkular dile getirildi. Birçok müzikolog ve tarihçi, Şostakoviç’in bu metni doğrudan onaylamadığı gibi, anlatının besteciyi olduğundan daha sistematik bir rejim karşıtı olarak sunduğunu savundu. Özellikle eserlerinin örtük rejim eleştirileri içerdiği yönündeki yorumların, Volkov’un kendi ideolojik perspektifinden kaynaklandığı ve Şostakoviç’in karmaşık konumunu fazlasıyla rejim karşıtlığına indirgediği öne sürüldü. Örneğin, Alan B. Ho ve Dmitri Feofanov’un Shostakovich Wars adlı çalışmasında, Volkov’un kitabında bir çok açık çarpıtma ve yanlış bilgi tespit ediliyor. Ayrıca Volkov’un orijinal el yazması notlarının “kaybolduğu”; daktilo metnin ise yayınevi Harper and Row tarafından fotokopisi çekildikten sonra bir İsviçre bankasında saklandığı, ardından 1990’ların sonunda “ismi açıklanmayan bir özel koleksiyoncuya satıldığı” yönündeki açıklamalar, metnin güvenilirliğine dair soru işaretlerini daha da artırdı. Bu tartışmalarla ilgili daha kapsamlı bir değerlendirme için İngilizce okuyabilenlere Dünya Sosyalist Web Sitesi yazarı Fred Mazelis’in 2000 tarihli makalesini öneririm: Clarifying a Confused Debate: The Legacy of Dmitri Shostakovich.

[*****] Dimitriy Şostakoviç, Şostakoviç: Hayatı ve Eserleri, İngilizceden çev.: Hakan Güçlü ve Mehmet Kıvanç, Gelenek Yayınları, İstanbul, 1999.

[******] Dimitriy Şostakoviç, Bir Sovyet Sanatçısı Olarak Tarihe Tanıklığım, çev.: Volkan Terzioğlu, Yazılama Yayınevi, İstanbul, 2010. [Kitabın yeni çevirisinin başlığında tanıklık sözcüğünün kullanılmış olması bir rastlantı değil elbette. Volkov’un yalancı tanıklığının karşısına, Şostakoviç’in "gerçek" tanıklığı konuyor! Kitabın Progress Publishers tarafından yayımlanan İngilizce çevirisinin başlığı, Terzioğlu’nun çevirisinden çok farklı: Dmitry Shostakovich: About Himself and His Times.]

Aynı zamanda bkz.: 

Anatoliy Çernyayev'in 1972 günlüğünden (1): Bürokratik planlamanın sefaleti

Anatoliy Çernyayev'in 1972 günlüğünden (2): Sibirya’yı emperyalist güçlere satmak

Anatoliy Çernyayev'in 1972 günlüğünden (3): Bir Renault yöneticisinin gözünden Sovyet otomotiv sanayii

Anatoliy Çernyayev'in 1972 günlüğünden (4): Kıtlık, kolera ve Stalinist bürokrasinin yazlık sarayları

Anatoliy Çernyayev'in 1972 günlüğünden (5): Pek bilinmeyen 1972 Macaristan isyanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder