Vartan İhmalyan’ın siyasi otobiyografisi Bir Yaşam Öyküsü üzerine (8)
Vartan İhmalyan’ın kaleminden: İsmail Bilen (2)
Vartan İhmalyan, siyasi otobiyografisi Bir Yaşam Öyküsü’nde, İsmail Bilen’in siyasi tespit ve teşhislerinde sergilediği büyük sorumsuzluğun, fahiş hatalarının ve dolayısıyla sık sık yaşadığı yalpalamaların çarpıcı örneklerini aktarır.
Bir “halk hareketi” olarak 6-7 Eylül
6-7 Eylül 1955 Pogromu'na katılanlardan bir kesit |
Bu örneklerden biri 6-7 Eylül Pogromu’yla ilgilidir. 1959 yılında, Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) görevlendirmesiyle Çin’e gitmeden kısa bir süre önce, İhmalyan Moskova’da bu uzun yolculuğa hazırlanırken Bilen kendisini ziyaret eder. Bu görüşmede Bilen, İhmalyan’a bir de broşür verir:
Bir ara bana 6-7 Eylül olaylarıyla ilgili olarak bastırdığı, "Türk yurtseverleri" imzalı bir broşür verdi. (…) Broşürü alıp otele dönüşümde okuyunca şaşırdım. (…) Broşürün "Millet hoşnutsuzluklarını açığa vurmuştur!" başlıklı bölümde, "Milleti sokaklarda böylesine yürüten, memleketi baştan başa kavuran açlıktır, işsizliktir!" deniyordu. Oysa sokaklara dökülen millet değil, bir yığın çapulcuydu. Öyle ki, İ. Bilen bu eyleme bir tür ilerici nitelik veriyordu. Gerçekteyse azınlıkların mağazalarını yağma eylemi gerici Menderes hükümetince düzenlenmiş ve Menderes bu eylemi komünistlerin yaptığını bildirerek bir sürü komünisti tutuklatmıştı. (…) "Sokağa çıkan halk (oysa halk değildi, sokağa çıkan Menderes polisinin kışkırttığı ve göz yumduğu çapulculardı) fırınlara, kasap dükkânlarına, mağazalara, şekerlere, çikolata imalathanelerine daldıysa kabahat onun değildir! Kabahat halkı şekersiz bırakanlardır." Oysa bilindiği gibi çapulcular genellikle azınlıkların manifatura mağazalarını yağmalamış, kumaşları toplarla sokaklara atıp paramparça etmişlerdi. Broşürün aynı bölümünde şöyle deniliyordu: "Beyoğlu’ndan, Karaköy’den geçen insan seli, yurdumun millî ekonomisini batıran, yerli fabrikalarımızı kapatan, esnaf ve tüccarlarımızın büyük bir kısmını mahveden yabancı sermayelere karşı duyduğu hoşnutsuzlukları açığa vurmuştur." Bu da palavranın daniskası. Azınlıktan esnaf ve tüccarların mağazalarını yağmalamakla "yabancı sermayelere karşı (insan selinin) duyduğu hoşnutsuzları açığa vurmanın" ne ilişiği var? Yağma eylemi özellikle azınlıklara karşı olmayıp da örneğin Avundukzadelere, Dilberzadelere, Antalya ambarı, Vehbi Koç gibi ortaklara karşı olsaydı "yabancı sermayelere karşı duyulan hoşnutsuzluk" söz konusu olabilirdi. Ne var ki, İ. Bilen’in kara bilgisizliği, palavracılığı ve cart-curtçuluğu, birçok gerçekleri anlamasına engeldi.” (s. 175-176)
“İlerici ve devrimci” Türkeş
İhmalyan, kitabında 27 Mayıs darbesinin ardından Bilen’in hatırı sayılır bir süre boyunca Türkeş’e ilericilik ve hatta devrimcilik atfettiğini; onun bu son derece yanlış tutumunun da merkezi Moskova’da bulunan Asya Halkları Enstitüsü tarafından yayımlanan ve 1960 darbesini konu alan bir kitapta yansımasını bulduğunu anlatır:
Bir ara TKP Merkez Komitesi üyesi Bilal Şen, Moskova’daki Asya Halkları Enstitüsü’nce 27 Mayıs 1960 olayları üstüne çıkarılan bir kitabı ele geçiriyor. Bu kitapta Türkeş, ilerici, devrimci olarak gösterilmiş. Kitabı okuduktan sonra Bilal, Türk gazetelerinden Türkeş’in faşistliği ve Turancılığı üstüne küpürler toplayıp Moskova’ya geliyor ve doğru SBKP Merkez Komitesi Türk İşleri Bölümü yöneticisine çıkıp, kitapta Türkeş için yazılanların yanlış olduğunu söylüyor ve Türk gazetelerinin Türkeş için neler yazdıklarını gösteriyor. Türk işleri bölümü yöneticisi, gazetelerde yazılanları çevirtip okuyunca donakalıyor. Asya Halkları Enstitüsü bir ülke üstüne kitap çıkarmadan önce, SBKP Merkez Komitesi’nin bu ülke işleriyle ilgili bölümünün rızasını alması gerek. Demek oluyor ki, Enstitü bu kitabı hazırladıktan sonra Merkez Komitesi Türk İşleri Bölümü’ne sunmuş, bölümün yöneticisi de bütün ayrıntıları bilemediği için İ. Bilen’e danışmış, İ. Bilen de o zamanki "Bizim Radyo" yayınlarında şişirdiği gibi, Türkeş’in ilerici ve devrimci olduğunu doğrulamış, kitap da böylece çıkmıştır. Türk İşleri Bölümü yöneticisi gerçeği gazetelerden öğrenince, Bilal’in işi daha yukarılara yansıtma olasılığından korkarak, hemen geri gitmesini söylüyor. Bilal da apar topal geri dönüyor. (s. 235-236)
İhmalyan’ın yazdıklarından yalnızca İsmail Bilen’in Türkeş konusunda akıl almaz bir yanılgı içinde olduğunu değil, aynı zamanda “Türk İşleri Bölümü yöneticisinin” de konuyu bir Stalinist bürokrata yaraşır biçimde, üstünü örterek “çözüme kavuşturduğunu” öğreniyoruz. İlginçtir, İhmalyan kitabında bu tutumla ilgili herhangi bir eleştiride bulunmaz.
Çin-Sovyet geriliminden bihaber
İsmail Bilen'in (sağdan ikinci) Çin ziyareti (1956) |
Mektupta, genel durumu anlattıktan sonra özetle şöyle yazmıştık: "Sovyetleri, dolaylı revizyonistlikle suçlayan yayınların yapılmasına partimiz razı değilse, buna daha ne zamana kadar araç olacağız, bu sorumluluğa ne zamana kadar katlanacağız?” (s. 199)
Bilen’in cevabı yaklaşık iki hafta sonra ellerine geçer. İhmalyan, Bilen’in önceki tutumu ve gönderdiği cevabi mektupta yazdıklarından yola çıkarak şu sonuca varır:
Belliydi ki, İ. Bilen mektubumuzu alır almaz Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi’ne gitmiş, bizleri Çin’in Sovyet düşmanı politikasına araç edemeyeceğini söyleyerek göze girmiş ve bizim Moskova’ya gitmemiz için vize istemişti. Gerçekten de vizelerimiz iki haftada gelmiş, biz de yolculuk hazırlığına başlamıştık. Aslında İ. Bilen’in haberi bile yoktu, Çin’de Sovyetler Birliği’ne karşı olup bitenden. Bizim uyarımızladır ki uyandı ve mal bulmuş gibi Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi’ne başvurarak, ne denli Çin’e karşı ve Sovyet yanlısı olduğunu tanıtlama fırsatını kaçırmadı. (s. 200)
Devam edecek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder