Vartan İhmalyan’ın siyasi otobiyografisi Bir Yaşam Öyküsü üzerine (5)
Vartan İhmalyan’ın kaleminden: Aram Pehlivanyan (2)
Aram Pehlivanyan’ın kariyerizmi
Vartan İhmalyan, Bir Yaşam Öyküsü başlıklı siyasi otobiyografisinde Aram Pehlivanyan’ı Hitler’e “dahi” dediği için partiden attırabileceği halde bunu yapmadığını; çünkü o yıllarda TKP tabanında çok az sayıda üye bulunduğunu, partinin “adama gereksinimi” olduğunu belirttikten sonra, ilerleyen yıllarda onun bütünüyle kariyerist motivasyonlarla hareket ettiğini dile getiriyor:
Ben de onu "adam"dan saymıştım… Oysa kendisi, yıllar sonra, Laz İsmail’in (İ. Bilen) kıçını yalaya yalaya TKP Merkez Komitesi’ne ve Politbüro üyeliğine seçildikten sonra, eski parti arkadaşı bizlere atmadığı kazık kalmadı. (s. 71)
TKP, Vartan ve Jak İhmalyan kardeşleri 1959’da Pekin Radyosu’nun Türkçe servisinde çalışmak üzere Çin’e gönderir. 1961’de hızla tırmanan Çin-Sovyet anlaşmazlığı nedeniyle İhmalyan kardeşler Moskova’ya geçecek ve oraya yerleşecektir. Çin’de bulundukları bu dönemde İsmail Bilen ve Aram Pehlivanyan birlikte Pekin’e gelir ve İhmalyan kardeşlerle birkaç kez görüşürler. Vartan İhmalyan, Pehlivanyan’ın bulunmadığı bu görüşmelerden birini şöyle aktarıyor:
Bir ara İ. Bilen’le Aram Pehlivanyan bilmem ne iş için -herhalde gezmeye olacak- Pekin’e gelmişlerdi. Bir gün Aram yokken İ. Bilen, Aram’ı göklere çıkaran şu sözleri söylemişti: "Aram politikanın bütün inceliklerini anlayan, çok yetenekli bir kişi." Bunu işitince kardeşimle ben birbirimizin yüzüne bakmıştık. Bu sözü söyleyen kendisi politikadan anlayan bir kişi olsaydı, neredeyse inanacaktık söylediğine. Oysa kardeşim de ben de Aram’ın ne kaval olduğunu çok iyi bilirdik. Anlaşıldı ki Aram, dalkavukluktaki ustalığıyla İ. Bilen’in gözüne girmişti. İ. Bilen’inse Aram’la tanışıncaya kadar tek bir dalkavuğu yoktu. Kaldı ki, daha sonraları Aram (Zeki Baştırmar, yani Yakup Demir Sovyetler Birliği’ne geldikten ve Parti birinci sekreteri olduktan sonra) günün havasına göre, bir Yakup Demir’e, bir İ. Bilen’e yaltaklanırdı. İ. Bilen’in "politika inceliği" dediği de herhalde buydu, çünkü gerekli yerlere dalkavuklukta, Aram’a ayak uyduramamakla birlikte İ. Bilen’in kendisi de usta sayılırdı, işte TKP’yi tekellerine alanlar böyle kişilerdi. (s. 194-195)
Şefik Hüsnü Deymer |
(…) Aram Pehlivanyan’ın Yeni Çağ’da çıkan yazılarında, bir zamanlar TKP’yi yönetmiş, partiye çok yararlıkları olmuş, Komintern’de önemli görevde bulunmuş Şefik Hüsnü Deymer’in (ölmüş olduğu halde) ne oportünistliğini bırakıyorlar, ne likidatörlüğünü ve sürmedikleri çamur kalmıyor adama. Oysa Şefik Hüsnü Türkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi’ni kurduğu zaman, Aram kıçından çıkmazdı Şefik Hüsnü’nün. (s. 195-196) [*]
İhmalyan’a göre Pehlivanyan’ın kariyerizmi, yıllar içinde vefa duygusunu köreltmiş; kişisel çıkarlar uğruna yoldaşlık anlayışının içini tamamen boşaltarak, onu Pehlivanyan için cansız bir kabuk haline getirmiştir:
(…) Aram’ın [hapishaneden çıktıktan sonra] kaçırılışını sağlayan Hayk Açıkgöz’le rahmetli kardeşim olmuşlardı. Ama Aram iktidara geldikten sonra Hayk Açıkgöz’ü, kardeşimi, beni ve kendisiyle birlikte çalışan birçok yoldaşı ekarte etmiş ya da partiden attırmıştı. (s. 235)
Anjel Açıkgöz (Merih), Sabiha Sertel, Zekeriya Sertel ve Aram Pehlivanyan Leipzig'deki Bizim Radyo binasının önünde |
(…) dönelim 1961 yılına. O yıl mıydı, 1962 yazı mıydı, anımsamıyorum. Zekeriya Sertel gelmişti Leipzig’den. (…) Söz arasında bana, bizleri Çin’den Leipzig’e "Bizim Radyo"da çalışmaya çağırmak istediklerini, ama Aram Pehlivanyan’ın buna karşı durduğunu ve benim için, "Ya o, ya ben" dediğini söyledi. Nedenini sorunca da, benim güya çok geçimsiz biri olduğumu, Fransa’da JAF’s çalışırken herkesi birbirine karşı kışkırttığımı falan söylemiş. Oysa benim JAF’dan verimli ve iyi çalışmalarım için aldığım onur diplomam var ki, bugüne dek saklamışımdır. Sabiha ve Zekeriya Serteller Aram’a, beni çok iyi tanıdıklarını, Budapeşte Radyosu’nda çalıştığımız zaman hiçbir geçimsiz halimi görmediklerini, tam tersine uysal biri olduğumu söylemişlerse de, Aram direnmiş ve "Bizim Radyo"da o zaman kadroya çok gereksinimleri olduğu halde, bizi Çin’den Leipzig’e çağırmamışlar. İ. Bilen de pek oralı olmamış, çünkü tek dalkavuğu Aram Pehlivanyan’ı incitmek istememiş. Daha sonra Aram, Sertellere karşı da demediğini bırakmayıp, Leipzig’den Sovyetlere göçtürmüş ve "Bizim Radyo"yu Sabiha Sertel gibi yararlı bir elemandan yoksun etmişti. İ. Bilen buna da göz yummuştu, çünkü Sertellerin kendisine de A. Saydan’a da doğru ve haklı eleştirilerinden memnun değildi. (s. 207)
Ayrıca İhmalyan, Pehlivanyan’ın siyasi kariyeri uğruna yoldaşlarına her türlü haksızlığı ve kötülüğü yapabilen biri olmakla kalmadığını, kariyerizmine megalomaninin de eşlik ettiği kanaatindedir:
1944 tutuklamalarıydı. Rahmetli kardeşim Jak Ankara Cezaevi’nde cezasını bitirip İstanbul’a dönüşünde anlatmıştı. Bir gün Reşat Fuat’la Aram Pehlivanyan konuşurken, Reşat, avukatları sevmediğini, çoğunun şarlatan insanlar olduklarını söyleyince, kendisi de avukat olan Aram, "Ama Lenin de avukattı" demiş. Herifteki megolomanlığa bakın, keindisini kiminle kıyaslıyor! (s. 211)
[*] Marksist olduğunu iddia eden bir kişinin siyasi otobiyografisinde “kıç yalama”, “kıçından çıkmama”, "kazıklama" türünden kaba ve siyasi içeriği bulunmayan ifadeler kullanmasını çok rahatsız edici buluyorum.
Devam edecek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder